Bu kitabın ilk bölümünde Kutsal Kitap ile Kuran arasındaki birçok esaslı farklılıkları ortaya koyarak, her ikisinin de doğru olmasının mümkün olmadığını gösterdik. Ondan sonra, bu olanaksızlığı bilen bazı Müslüman yazarların, Kutsal Kitap’a ilişkin bize yönelttikleri soru şeklindeki iftiraları ele aldık. Dört bölüm boyunca bu sorulara ayrıntılı bir şekilde cevap verirken ayrıca Kutsal Kitap’ın ol-ağanüstü tutarlılığını gösterdik. Bu çalış-malar sayesinde varı-lan sonuç ortadadır: şüphesiz Kutsal Kitap Allah Sözü’dür. Elimiz-deki Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur ve İncil) güvenilirdir. Tanrı’nın gerçeğine iki direktir. Gerçeği bilme arzu-suyla okumalıyız.
Bu ve bundan sonraki iki bölüm (VII. ve VIII.) boyunca Kutsal Kitap’ın bazı kısımlarını inceleyerek, onun esas mesajının ne kadar mükemmel ve sevindirici olduğunu göstermek istiyoruz. Bunu yaparken bazı yanlış düşünceleri de düzeltmek amacındayız.
Başlangıçtan beri Tanrı, insanları kurtarmak için değişmez bir plan uygulamaktadır. Bu plan ilk önce Eski Antlaşma’da açıklanmaya başlar. Tanrı daha sonra yapacağını önceden bildiriyor ki, gerçekleştirdiği zaman kimsenin kuşkusu olmasın. Bu planın nasıl gerçekleştiği Yeni Antlaşma’da açıklanıyor.
Eski Antlaşma’daki önbildiriler İsa Mesih’te gerçekleşmiş, ve Yeni Antlaşma bunun tanıklığını yapmaktadır.
Tanrı’nın düşünceleri o kadar derin, O’nun bilgeliği ne denli akıl ermez, yolları da ne denli yücedir! Bu yüzden planlarını insanın anlayabileceği bir şekilde açıklamıştır. Tanrı, asırlar boyunca basit örnekler ve temel dersler vererek insanları Mesih aracılığıyla sağlayacağı büyük kurtarış için hazırladı. Bu örnekler ve dersler Eski Antlaşma’da bulunur. Ondan sonra, yani Mesih gelip bu kurtarışı sağladıktan sonra, bu olayların ne anlam taşıdığına ilişkin açıklamalar Yeni Antlaşma’da bulunur. Kısacası,
Yeni Antlaşma Eski Antlaşma’da Gizlidir,
Eski Antlaşma da Yeni Antlaşma’da Açıklanır.
Bunu üç örnekle açıklamak istiyoruz:
1. FISIH KURBANI
Paskalya, biz Mesih İnanlılarına, çok anlamlı ve önemli tarihsel bir olayı hatırlatmaktadır. Bu bayram ta Musa’nın zamanında başladı. Türkçe “Paskalya” sözcüğü Tevrat’ın asıl dili olan İbranice “Pasah” sözcüğünden türemiştir. Pasah veya Fısıh bayramı Kutsal Kitap’ın Çıkış bölümünde açıklanır:
Musa peygamberin zamanında Tanrı, İsrail oğullarını Mısır’daki köleliklerinden kurtaracaktı. O, Musa aracılığıyla Firavun denen Mısır kralına”Halkımı salıver ki bana ibadet etsinler”diyordu (Çıkış 5:1; 7:16). Firavun ise inat edip direniyordu. Rab’be direndikçe başına belalar geliyordu. Böylece Tanrı, Firavun ve Mısır’lıların üzerine dokuz felaket getirmişti. Fakat Firavun hâlâ dinlemek istemiyordu. Bu kez Tanrı Musa’ya şöyle dedi:”Firavun ve Mısır’ın üzerine bir bela daha getireceğim; ondan sonra Firavun sizi buradan salıverecektir!”(Çıkış 11:1). Tanrı, Mısır’da gece yarısı her ailenin ilk doğan çocuğunun öleceğini söyledi. Taht üzerinde oturan Firavun’un ilk çocuğundan Mısır’ın en ücra köşesindeki ailenin ilk çocuğuna kadar hepsi bir anda ölecek ve bütün Mısır diyarında hiç olmamış ve bir daha olmayacak kadar büyük bir feryat kopacaktı.
Fakat Tanrı Musa’ya bu korkunç beladan kurtuluş yolunu da gösterdi (Çıkış 12:1-28). Her aile kusursuz bir kuzu alacak, üç gün bekledikten sonra bu kuzuyu boğazlayacaklar ve onun kanını evin kapısının iki yanına ve üstüne süreceklerdi. Rab onlara şöyle dedi:”O gece Mısır diyarından geçeceğim ve insandan hayvana kadar bütün ilk doğanları vuracağım. Ben Rab’bim ve sizin bulunduğunuz evler üzerindeki kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır diyarını vurduğum zaman size bela olmayacak ve sizi helak etmeyeceğim”(Çıkış 12:12-13). Böylece Tanrı’nın sözüne inanan halk, kurban edilen kuzunun kanı sayesinde Tanrı’nın gazabından ve köleliklerinden kurtulup vaadedilen diyara doğru yola koyuldular.
Biz de Mısır’dan kurtulan halk gibi kurban edilen kusursuz birinin kanı sayesinde sonsuz ölüm cezasından kurtulduk. Bu gerçek kurban kuzumuz, İsa Mesih’in Kendisidir. Fısıh olayı Tanrı’nın daha ilerde Mesih’te gerçekleştireceği kurtuluş planının simgesiydi. Kuzu sadece İsa Mesih’i simgeliyordu ve bu değişmez planın amacını aslında Mesih yerine getirecekti.
ÖRNEKLEME GERÇEKLEŞME
İsa’nın görevine başladığı günlerde, halkın kalbini İsa için hazırlamak üzere O’ndan önce gönderilen Yahya peygamber İsa’yı şöyle ilan etti:”İŞTE, DÜNYANIN GüNAHINI ORTADAN KALDIRAN TANRI KUZUSU!”(Yuhanna 1:29). Mesih, Yahudilerin Fısıh bayramı sırasında çarmıha gerilerek gerçek ve paha biçilmez son kurban oldu. Bize sonsuz kurtuluş sağlayan, Mesih’in çarmıhtaki ölümü ve ölümden dirilişidir. İncil şöyle buyurur:”Fısıh Kuzumuz olan Mesih kurban edilmiştir.”(I. Korintliler 5:7). O, bizi günahlarımızdan kurtardı! Bunun için büyük bir sevinçle bayram ediyoruz!
2. TUNÇTAN YILAN
Sayılar 21:4-9’da ilginç bir olay daha kaydedilir. Mısır’dan kurtulan Musa’yla İsrail oğulları çölden göç ederken yolda halkın canı çok sıkılır, Tanrı’ya ve Musa’ya karşı söylenmeye başlarlar.”Çölde ölelim diye niçin bizi Mısır’dan çıkardınız? Çünkü ekmek yok, ve su yok; ve canımız bu bayağı ekmekten iğreniyor”(Sayılar 21:5). Tanrı mucizevi bir şekilde onlara gökten ekmek (man) yediriyordu fakat buna teşekkür edeceğine bu göksel ekmeği bayağı sayıp şikayet ettiler. Bu nankörlük üzerine Rab halkın arasına zehirli yılanlar gönderdi, ve insanları ısırmaya başladılar. Birçok kişi öldükten sonra halk Musa’ya gelip günahlarını şöyle itiraf ettiler:”Suç ettik, çünkü Rab’be ve sana karşı söyledik; üzerimizden yılanları kaldırsın diye Rab’be yalvar!”(Sayılar 21:7). Musa da onlar için Rabbe yalvardı ve Rab ona çok ilginç bir şey yapmasını emretti:
“Kendine (tunçtan) bir yılan yap, ve onu bir sırık üzerine koy; ve vaki olacak ki, her ısırılan ona bakınca yaşayacaktır” (Sayılar 21:8).
Musa, Rabbin emrettiği gibi tunçtan bir yılan yaptı, ve onu bir sırık üzerinde astı. Bu gerçekten şaşırtıcı bir çözümdü. Yılanlar her toplumda hep nefret edilen, kötülüğü ve ölümü temsil eden yaratıklardır. Hatta inanlılara Şeytanı çağrıştırır. Fakat Tanrı bu ölüm sembolünü yaşam ve şifa kaynağına dönüştürdü ve yılanların ısırdığı bir insan tunç yılana baktığı takdirde yaşıyordu.
Bundan bin beş yüz yıl sonra İsa Mesih, kendisiyle ilgili olarak bu olayın neyi simgelediğini şöyle açıkladı:”Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki, O’na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun”(Yuhanna 3:14-15). İsa “yukarı kaldırılması gerekir” derken Kendisinin çarmıha gerilerek yukarı kaldırılacağını söylüyordu. Yani Tevrat’ta yer alan bu olay, Mesih’in çarmıh üzerindeki ölümünü simgeliyordu. İsa öldüğü zaman bu simgesel önbildiri gerçekleşmiş oldu.
ÖRNEKLEME ………………………………….GERÇEKLEŞME
Zehirli yılanın ısırdığı kişi için tek çare yukarı kaldırılmış yılana bakmaktı. Ve yılana bakan her insan iyileşti. Tabii ki bu yolu saçma bulup yılana bakmak istemeyen kişi ölecekti. Aynı şekilde insan, günahın soktuğu ruhsal zehirden dolayı ölmeye mahkümdür. Yani Tanrı’nın varlığından ve yaşamından uzak kalarak sonsuza dek mahvolma cezasına çarptırılacak. Günahlarının suçundan kurtulmak için tek çare vardır. Ancak günahlarımıza karşılık ölmüş olan İsa’ya imanla bakarak ruhsal şifa bulabiliriz. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiç bir çare yoktur. Ancak onda günahlarımızın affına sahip olup sonsuz yaşama kavuşuruz. Bu çareyi sunan Tanrı bize,”O’na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun”sözünü vermiştir (Yuhanna 3:15). Yeter ki Tanrı’nın Sözü’ne güvenip çarmıha gerilmiş, ölümden dirilmiş Mesih’e bakalım. O’na iman eden hiç kimse utandırılmayacak.
3. ÇÖLDEKİ TAPINAK
Tevrat Kitabında Tanrı’nın Mesih’te gerçekleştirdiklerini ortaya koyan ilginç ve çok önemli bir olay daha vardır. O da Allah’ın Sina Dağında Musa’ya yapılmasını emrettiği Tapınak’tır. Tevrat’ın büyük bir kısmı sırf bu tapınağın yapımı ve orada yapılan ruhsal hizmeti açıklamaya ayrılır (bkz. Tevrat: Çıkış, Levililer, Sayılar). Bu tapınak aracılığıyla Tanrı, İsrail oğullarına Kendisine yaklaşma ilkelerini öğretmekteydi.
Yukarıda açıklandığı gibi Tanrı, Musa peygamber aracılığıyla İsrail oğullarını Mısır’dan çıkardı. Büyük bir mucizeyle Kızıl Deniz’i yarıp onları karşıya geçirerek Firavun’un ordusundan da kurtardı. Mısır diyarından çıkışlarının üçüncü ayında Sina Çölüne geldiler. Sina Dağının karşısında bir yıldan fazla çadır kurdular. Bundan sonra çok önemli ve şaşırtıcı bir olay gerçekleşti. Kutsal Tevrat’ta şöyle kaydedildi:
“Ve vaki oldu ki, üçüncü günde sabah olunca gök gürlemeleri, ve şimşekler; ve dağ üzerinde koyu bir bulut, ve çok kuvvetli boru sesi oldu; ve ordugâhta olan bütün kavm titredi. Ve Allahı karşılamak için Musa kavmi ordugâhtan çıkardı, ve dağın eteğinde durdular. Ve Sina Dağı, hep tütüyordu, çünküRAB onun üzerine ates içinde inmişti; ve onun dumanı ocak dumanı gibi çıkıyordu, ve bütün dağ çok titredi.”(Çıkış 19:16-18).
Hayret verici bir olaydır bu. Rab’bin Kendisi bütün görkemiyle Sina Dağı üzerine, dağın tepesine indi. Oradan Musa’yı dağın tepesine çağırıp ona özeti ünlü On Emir olan, Rab’bin Kutsal Yasasını verdi (Bkz. Çıkış 20-25). Musa dağdan indi, Rab’bin bütün sözleri ve hükümlerini İsrail oğullarına bildirdi. Onlar da bir ağızdan”Rab’bin söylediği bütün sözleri yapacağız”dediler (Çıkış 24:3). Musa Rab’bin bütün sözlerini yazdı ve sabahleyin bir sunak yaparak Rab’be yakılan kurbanlar arzetti. Kurbanların kanını hem yasanın yazıldığı “antlaşma kitabı”nın hem de halkın üzerine serpti. Onlara”Tanrı’nın uymanızı buyurduğu antlaşmanın kanı budur”dedi (Çıkış 24:8). Böylece, Rab’bin onlarla yaptığı bu antlaşma yürürlüğe girdi. (Asıl “İlk” veya “Eski” Antlaşma budur.)
Bu olayda Allah’la ilgili iki önemli gerçek bulunmaktadır:
1) Allah dünyaya inmeye razı oldu.
2) Allah seçtiği halkla bir antlaşma yapmayı uygun gördü.
Gelmek istediğimiz esas olay bundan sonra gerçekleşti. Tanrı Musa’yı ikinci kez dağa çağırdı. Ona şöyle dedi:”Aralarında oturayım diye benim için makdis(kutsal yer, tapınma çadırı)yapsınlar”(Çıkış 25:8). Bu tapınak Tevrat’ta verilen kutsal yasanın (şeriat), ibadetin, hatta İsrail’lilerin yaşamlarının temeli ve merkezi olacaktı. Bu yüzden Tanrı Musa’yı şöyle ikaz etti:”Her şeyi, dağda sana gösterilen örneğe uygun olarak yapmaya dikkat et!”(Çıkış 25:9,40). Çünkü Tanrı, ayrıntılı bir şekilde buyurduğu tapınma çadırı aracılığıyla, kendisiyle insan arasındaki ilişkiyi açıklamaktaydı. İşte bu gerçekleri bilmeden, Tanrı ve O’na yaklaşma yolu hakkındaki bilgimiz gerçekten çok eksik kalır.
Tanrı, Kutsal Emirlerini verdiği halkın o emirleri eksiksiz yerine getiremeyeceğini bilerek, onlara günahlarının bağışlanması için gerekli hazırlığı yaptı. İşte tapınak, tapınak hizmetleri ve kurbanların sunulması olan bu hazırlık kutsal yasanın merkeziydi. İçinde tapınak ve sunak olmayan bir şeriat, Kutsal Kitap’a göre çok eksiktir. Çünkü Yasanın özü onlardadır.
Bu tapınma çadırını anlamamız için onun genel hatları aşağıda gösterilmiştir (Bkz. sayfa 229’deki resim). Tevrat’ı hiç okumamış bir kişiye bu olaylar çok değişik, hatta tuhaf bile gelebilir. Ama aslında burada çok açık ve güzel gerçekler vardır. Onu incelememiz ve üzerinde biraz düşünmemiz faydalı olur. Özellikle şu çarpıcı noktalar dikkatimizi çeker:
1.Tanrı insanların arasında yaşamak ister.
“Aralarında oturayım diye benim için tapınak yapsınlar”dedi. Bu gerçekten şaşırtıcı bir kavramdır. Gerçi Kuran da, Allah’ın inanlılara yakın olduğunu söyler (Bkz. Bakara/2:186). Çünkü O her yerde hazır ve nazırdır. Ama yüce Allah, insanların arasında yaşar mı? Bu kadar çok alçakgönüllü olabilir mi? Peki, neden yapsın ki? Aynı Tanrı İsrail halkına şunları sormuyor mu?:
“Gök benim tahtım, yeryüzü ayaklarımın basamağıdır.
Bana ne tür bir ev yapacaksınız?
Ya da, dinleneceğim yer neresidir?
Bütün bunlar benim elimin eseri değil mi?”(Yeşaya 66:1-2)
Gerçekten de öyledir. İnsanın, Yaradanı olan Tanrı’ya verebileceği hiçbir şey yoktur. O’nun önünde insan bir hiçtir. Ama Tanrı yarattığı insanları seviyor ve onları kendisiyle olağanüstü bir beraberliğe çağırıyor. Araştıracak olursak Kutsal Kitap’ın başından sonuna kadar bu gerçeğe rastlayacağız. Bakınız şu ayetlere:
“Ve meskenimi aranıza koyacağım; ve canım sizden nefret etmeyecek. Ve aranızda yürüyeceğim, ve sizin Allahınız olacağım, ve siz benim kavmim olacaksınız”
“NitekimTanrı şöyle diyor: ‘Aralarında oturacağım, aralarında yürüyeceğim. Onların Tanrısı olacağım, onlar da benim halkım olacaklar'”(II. Korintliler 6:16)
“İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı da onların arasında yaşayacak. Onlar kendisinin halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak.”
(Esinleme 21:3)
Demek ki Tanrı insanları öylesine seviyor ki aralarında yaşamak istiyor. Bu tapınak bize Rabbimiz hakkında çok önemli bir gerçeği vurgulamaktadır, o da Yüce Yaradan olan Tanrı bizi sever ve hatta bizimle birlikte olmak ister!
2. Tanrı yaklaşılmaz kutsallıkta yaşar.
Doğru, Tanrı İsrail oğullarının arasında yaşamak istedi. Ama kendisi öyle kutsal ve yücedir ki insan O’na yaklaşıp da yaşayamaz. İncil’in ifadesiyle O,”mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve görmeyeceği Tanrı”dır (I. Timoteyus 6:16).
Bu nedenle tapınağın avlusunu çevreleyen ince ketenden askılar (perdeler) vardı. Tapınağın kapısında gene bir perde vardı. Ve tapınağın iki bölmesi arasında bir perde daha vardı. Onun arkasında En Kutsal Yer denen bir iç bölmede Tanrı’nın görkemi görünürdü. Oraya yılda yalnız bir kez girilirdi. Bu perdelerden yanlış şekilde geçen hemen ölecekti. Tapınağın eşyasına yanlış şekilde dokunan hemen ölecekti. Tapınaktaki hizmeti buyurulandan başka şekilde yapan hemen ölecekti. Neden? Çünkü Tanrı çok kutsaldır. Kutsal olmayan herşeyi, yiyip tüketen bir ateştir. Kutsal olmayan (günahlı) insan istediği şekilde O’na gelemez. O’na karşı en ufak sözdinlemezlik günahtır. Günah’ın bedeli de ölümdür. Kutsal Tanrı bu tapınaktan, Kendisi hakkındaki bu ağır gerçeği öğrenmemizi ister.
3.Tanrı, insanları kendisiyle barıştırıp Kendisine yaklaştırmak için bir yol hazırlamıştır.
Bu yol tektir ve hiçbir zaman değişmez. Resimde gördüğünüz tapınağın girişinden başlayıp, Tanrı’nın Antlaşma Sandığının bulunduğu ve günahların bağışlandığı En Kutsal Yere giden yol üzerinde dizilen bazı eşyalar vardı:
· Yakılan Kurban Sunağı
· Ayaklı Su (abdest) Küveti
· Adak Ekmekleri Sofrası
· Yedili Kandillik
· Buhur Sunağı
Bunların sırası da önemli ilkeler belirtmektedir. Şöyle ki, bir kişinin Tanrı’ya yaklaşabilmesi için…
(1)Günahlarının bağışlanması gerekirdi.
Günahların bağışlanması ise sadece ve sadece kesilip yakılan bir kurban sayesinde olur. Kutsal Kitap bu gerçeği şöyle açıklar:”Kan dökülmeksizin bağışlama olmaz”(İbraniler 9:22). Neden? Çünkü günahın ücreti (bedeli) ölümdür. Günahlı bir insan, bir kurban getirerek Kutsal Yasa’da emredilen şekilde tapınak görevlilerine kestirirdi. Böylece onun günahlarının cezası adil bir şekilde (bir kefaret sayesinde) bağışlanırdı. Ayrıca kurban, sunak üzerinde tümüyle yakılıp Tanrı’ya sunulur, kimseye dağıtılmazdı (Bkz. Levililer 1). Bu sunak Mesih’in üzerinde öldüğü çarmıhı simgeliyordu. Kurbanlar ise Mesih’i sembolize ediyordu.
Yeni Antlaşma, İsa Mesih’in tüm insanların günahlarını bağışlatan Tanrı’nın esas Kuzusu olduğunu bildiriyor. O kusursuzdu, günahsızdı. Ama O bizim günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. Onun ölümü tüm günahların bedelini ödedi. Tanrı’nın Sözü,”Mesih, birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi”der (İbraniler 9:28). O bizi sevdi ve Kendisini bizim için güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak Tanrı’ya sundu.
(2)Suyla temizlenmesi gerekirdi.
İnsanları temsil eden, kâhin adı verilen tapınak görevlileri özel bir küvette suyla yıkanırlardı. Bu da onların Tanrı’nın gözündeki kirliliklerinden temizlenmesi anlamına geliyordu. Yani günahlı insanlar Tanrı’nın önünde hem suçlu hem de kirliler. Hem o suçun bağışlanması, hem de günahın getirdiği kirliliğin temizlenmesi gerekir. İşte Tanrı’nın daha sonra gerçekleştirdiği kurtarışta günahın suçu Mesih’in ölümüyle bağışlanır ve günahın kirliliği O’nun ölümden dirilişiyle temizlenir.
İsa Mesih, ölümden dirildi. Kırk gün sonra göğe gitti ve vaadedilen Kutsal Ruh’u öğrencilerine gönderdi. Kutsal Ruh onların yüreklerine yerleşerek onları tümüyle yıkadı. Mesih bu şekilde Kendisine inananların yüreklerini yenileyip temizledi. Yeni Antlaşma bu mucizeyi şöyle ifade eder:”Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça gösterdi. Bizi, doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh’un yenilemesiyle kurtardı.”(Titus 3:4-6).
(3)Kendisi için sürekli aracılık edilmesi gerekirdi.
İnsanların Tanrı’yla beraberliği için üçüncü şart sürekli aracılıktır. Tanrı’nın emrine göre Musa’nın kardeşi Harun’un oğulları arasından tapınakta hizmet edecek görevliler (kâhinler) atanırdı. Onlar, tapınma çadırının ilk bölmesine girip orada üç kutsal eşya aracılığıyla halk için devamlı aracılık yaparlardı. Söz konusu üç eşya, has altından yapılan Yedili Kandillik, Adak Ekmekleri Sofrası ve Buhur Sunağı’dır. Orada kâhinler…
· Tanrı’nın nurunu simgeleyen kandilliği halis zeytinyağı1 ile doldurarak onu gece gündüz yanar durumda tutuyorlardı.
Yeni Antlaşma’ya göre ölümden dirilip göklerde yaşayan Mesih İsa,”Dünyanın Işığı”olarak İnanlıların ışıkta yürüyebilmeleri için onlara daima rehberlik etmektedir (Yuhanna 8:12).
· Her hafta cumartesi günü Tanrı’yla beraberliği simgeleyen on iki ekmeği hazırlayıp sofra üzerine koyuyorlardı.
İsa Mesih,”Yaşam Ekmeği Ben’im”dedi. O’nun aracılığıyla yaşayan Tanrı’yla sürekli beraberlik içinde yaşayabiliyoruz. Nitekim bunun için yaratıldık (Yuhanna 6:35).
· İkinci perdenin önünde duran buhur sunağı üzerinde, tapınışı, şefaati ve duayı simgeleyen buhuru yakıyorlardı. Ondan yükselen güzel koku tapınağı dolduruyordu.
Dirilmiş olan İsa Mesih kendisine iman edenlere aracılık etmek için hep yaşamaktadır. İncil’in ifadesiyle,”birimiz günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi Baba’nın önünde savunur. Kendisi günahlarımızı, ve yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır”(I. Yuhanna 2:1-2).
İşte bu eşyalarla simgelenen kurtuluş yolunu şöyle özetleyebiliriz: (1) İsa Mesih kendisini son, lekesiz ve günahları bağışlatan bir Kurban olarak sundu. Mesih doğru kişi olarak, doğru olmayanlar uğruna günahlara kurban olarak ilk ve son kez öldü.
(2) Ölümden dirilerek ve Kutsal Ruh’u göndererek Kendisine inananları günahın pisliğinden temizledi.
(3) Onların diri Kurtarıcısı olarak da iki bin yıldır onlar için aracılık etmektedir. Zayıflıklarımızı anlayamayan değil, tersine her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiş bir Aracımız, yaşayan bir Rehberimiz vardır. İncil bu gerçeği şöyle özetler:
“İsa sonsuza dek yaşadığı için… O’nun aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır.”(İbraniler 7:24-25)
Bu olayların ayrıntılarını burada daha fazla açıklayacak değiliz. Ancak son olarak sayın okurun dikkatini tapınakla ilgili çok özel bir olaya çekmek istiyoruz:
“Kefaret Günü”
Tapınma çadırı ve eşyası böyle düzenlendikten sonra kâhinler çadırın ilk bölmesine sürekli girerek yukarıda açıkladığımız gibi tapınma görevlerini yerine getirirlerdi. Ama iç bölmeye yılda bir kez, yılın en önemli günü olan “Kefaret Gününde”, yalnız başkâhin girerdi (bkz. Levililer 16). üstelik kendisi ve halkın bilgisizlikten dolayı işlediği suçlar için sunduğu kurban kanı olmaksızın giremezdi. Çünkü ikinci perdenin arkasındaki “En Kutsal Yere” giden yol henüz açılmamıştı.
Yeni Antlaşma bize, Mesih’in, hem son kurban, hem de Tanrı ile insanlar arasındaki tek Aracı veya “Başkâhin” olduğunu bildiriyor. O, başkâhin olarak, Kendisini kurban olarak Tanrı’ya sundu. Çarmıhta öldüğü zaman yüksek sesle “Tamamlandı!” diye bağırdı ve ruhunu teslim etti. O anda yer sarsıldı, kayalar yarıldı, mezarlar açıldı ve ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi. Ama bunların hepsinden çok daha önemli bir şey oldu o anda.Tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü!(bkz. Matta 27:51-54)
Bu olay nasıl bir anlam taşıyordu?Bunun anlamıTanrı’ya giden yolun Mesih’in ölümü sayesinde açıldığıdır.Artık iman eden her insan O’nun aracılığıyla Tanrı’ya cesaretle yaklaşabilir!
Mesih ölümden dirildi ve bir müddet sonra göğe gidip cennete girdi. Bunu yaparken Başkâhin olarak esas kefaret işini gerçekleştiriyordu. Yeni Antlaşma bu gizemli olayı şöyle açıklıyor:
“Mesih, asıl kutsal yerin örneği olup elle yapılmış kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrı’nın önünde görünmek üzere asıl göğe girdi. Erkeçlerin ve buzağıların kanıyla değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi. Mesih, kendisini bir kez kurban edip günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kendisini bekleyenleri kurtarmak için kendilerine görünecektir.”(İbraniler 9:24, 12, 26, 28)
İşte, insanlarla beraber yaşamayı amaçlayan yüce Tanrı, günahların oluşturduğu uçurumu kapatan bir yol açmayı uygun gördü. Bu ezeli planı, Tevrat’taki tapınak düzeninde gözle anlaşılır bir örnekle simgeledi. Tapınakta örneklenen görsel olayların göksel gerçekleşmesi İsa Mesih’te yerini buldu.
SONUÇ:
Eski Antlaşma ile Yeni Antlaşma arasındaki Tanrısal örneklemelerin görkemli bağlantısının b’si bile Kuran’da dile getirilmemiştir. Çünkü Kutsal Kitap’tan kopuk kopuk alınan bilgiler adeta Kuran içine serpilmiştir. Bu nedenle ilk bakışta Kuran’dan kaynaklanan düşüncelerin altında bu kavramlar bize garip geliyor. Ama bu tapınak ve onunla ilgili şeyler Tevrat’ın, Zebur’un ve İncil’in merkezini oluşturan gerçeklerdir.
Eski Antlaşma’da bildirilen olayların, Mesih’te gerçekleştiğini bugün Yeni Antlaşma’nın ışığı altında görebiliyoruz. Biz üç örnekle bunu açıklamaya çalıştık. Daha başka birçok örnekler verilebilir. Nitekim aşağıda Mesih’in gerçekleştirdiği ve ileride gerçekleştireceği, elliden fazla peygamberlik örneği daha bulabilirsiniz (Bkz. s. 267-268).
Tanrı, bütün insanlar gerçek kurtuluşa kavuşsunlar diye, Mesih’te kimsenin değiştiremeyeceği sonsuz bir antlaşma yaptı. Bunun yazılı kaydı olarak Eski ve Yeni Antlaşma’yı halkına emanet etti. İşte bu antlaşmalar Tanrı gerçeğinin iki sarsılmaz direğidir.