İçilebilen suya ‘tatlı su’ denmemiş boşuna! Su bütün çağlarda uygarlıkları, gelişimi, ilerleyişi en çok etkileyen değerdir. Hidrojenle oksijenden (H²O) oluşan su, Yaratan’ın önde gelen armağanlarındandır. Susuz yaşam olamaz, susuz meyvecilik-sebzecilik tasarlanamaz, susuz yıkanılamaz, su sporları yapılamaz, su akmadan barajlar çalışamaz. Göğün nimetine bereket, kısıtlığına kuraklık-kıtlık derler. Su gibi aziz ol, türünden bir dilek ne denli güzel! Endüstrinin gelişmesi suyla olur, tarım verimliliği suya bağlanır. Su olmaksızın bilim sadece yerinde sayardı. Yararsız verimsiz olana, suyu çekilmiş değirmene dönmüş derler. B.M. Genel Sekreteri şöyle diyor: “Gelişen ülkelerde hastalıkları önlemeye, yaşamı dinçleştirmeye en belirgin gerek sudur.” Su yetersizliği, beden mekan kirliliği milyonların varlığını zehir zıkkım etmekte. İşte bu nedenle B.M. Kurulu geçmekte olduğumuz yıllardan birini Tatlı Su Yılı olarak nitelendirdi. Sen de bunu tanı, sorumluluğum ne? diye sorarak paçaları sıva.
Dünyanın kuruluşunda ne kadar su bulunuyorsa, bunca çağ sonrası tek damla olsun artmadı kurulu düzendeki su. Altı milyarı aşkın insan kardeşin 1.1 milyarı temiz sudan yoksun. 2.4 milyar kişi temizlenme nedir bilemiyor. Her gün 6.000 çocuk susuzluktan, temizlik-sağlık yetersizliğinden boşu boşuna can veriyor. Bu yıkım yirmi dev uçak yolcusunun mahvıyla eşit bir felaket olarak belirtiliyor. Gelişmemiş ülke halklarını biçen mikrop ve hastalıkların yüzde 80’i temiz su yokluğundan. Giderilemeyen kirliliğin önde gelen kurbanları kadınlarla çocuklar. Insanlığın astronomik rakamlara tırmandığı şu zamanda aşırı su yokluğu birçok ülkede süregen olmuş. Gelişebilelim diye didinen ülkelerde kirli suların yüzde 90’ı giderayak yolları sokakları kaplıyor. Buralarda türeyen mikroplar bir düşünülsün. Taa derinden su pompalayalım derken su tabakası zorlanıyor, sonundaysa çorak su çekiliyor. Düşük döşem (tesisat), kaçağından su çekme, fütursuzca su akıtma türünden bozukluklar en azından suyun yarısını heba ediyor. Tuvalet sifonunu bir kez çekmek sayısız insanın bir günlük su kullanımıyla eşitdeğer! Bir de sel, tayfun, siklon türünden doğa felaketlerinin getirdiği zarar ziyan..
Yeryuvarlağının yüzde yetmişi suyla kaplı olmaya karşın bunun sadece yüzde 2.5’i taze su. Bununsa çoğu buzullarda birikmiş. Ademoğlunun kullanabileceği su kısıtlı. Fakirlikten, yoksulluktan bol söz edilen şu dönemde gerekli su olmadan sorunun çözülebilmesi olanaksız. İnsanlığa genel bir su devrimi gerekli. Dökme su ile değirmen dönmüyor. Nerede bu devrimi gerçekleştirebilen?
Tanrı Sözü’nde bir sürü parlak mucizeye rastlanır. İsrail toplumu Musa’nın yönetiminde çöl yolculuğu yaparken, Tanrı kayadan su getirerek halka içirdi (bkz. Çölde Sayım 20:11; Yeşaya 48:21). Yine Hacer’le İsmail çölde susuzluktan kırılırken Tanrı onların önünde bir kuyu açtı, ikisini de ölümden kurtardı (bkz. Yaratılış 21:19). Davut Tanrı doğrultusunda derin özlemini canlı bir betimle dile getirir: “Canım kurak yer gibi sana susamıştır” (Mezmur 143:6). Ve başka bir benzeti aynı derin arayışı duyurur: “Geyik akarsuları nasıl özlerse, canım da seni öyle özler, ya Tanrı! Canım Tanrı’ya, diri Tanrı’ya susadı” (Mezmur 42:1,2; bkz. 63:1; 84:2). Ve O’nun sağlayışını sevinçle kutlar: “RAB beni yemyeşil çayırlarda yatırır, dingin suların kıyısına götürür” (Mezmur 23:2).
Bu Tanrı’nın susuzlukta kıvranan insan canına sağladığı kutluluk kendi tahtından yeryüzüne gönderdiği kurtarıcı İsa Mesih’tir. O, bir kuyu başında su çekmeye çalışan bir kadına şöyle dedi: “Bu sudan içen herkes yeniden susayacaktır. Oysa benim vereceğim sudan her kim içerse sonsuza dek susamayacaktır. Vereceğim su sonsuz yaşam sağlamak için onun iç varlığında kaynaklanan bir pınar olacaktır… bana iman eden kişinin içinden diri su ırmakları kaynaklanacaktır” (Yuhanna 4:13,14; 7:38). Tanrı’dan yeryüzüne inen Mesih kesin güvenlikle kadına erkeğe seslenir: “Bana iman eden hiçbir zaman susamayacaktır” (6:35). Böylesi kesin yetkiyle konuşanı bir peygamber yerine koymak aldanıştır: “Yaşam ekmeği benim… Ben dünyanın Işığı’yım… Tanrı’nın Oğlu’yum… Ben Mesih’im… Yol da, gerçek de, yaşam da Ben’im… Ben yukarıdan geldim… Diriliş ve yaşam Ben’im… İlk ve Son Ben’im” (6:35; 9:5; 10:6; 4:26; 16:4; 8:23; 11:35; Vahiy 1:17).
İsa Mesih’in sunusundan yararlanmak O’na imanla gerçekleşir. Her cana yeterli kutluluğuyla inanlısını ihya eder O. Fiziksel suya susayanların yanı sıra bunun kadar şiddetli başka bir susuzluğa değinerek onu nasıl karşılayacağını belirtir: “Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar” (Matta 5:6). Günahlıyı affetmek, Tanrı’yla barıştırmak O’nun üstün bütünlemesidir. Bunun yanı sıra, ikinci kez gelişinde kuracağı barış-esenlik yönetimini hepimize vaat eder. Orada ne susuzluk, ne kuraklık, ne kıtlık bulunacak. En önemlisi her tür haksızlığın kökünü O kazıyacak: “Çünkü tahtın ortasındaki Kuzu onların Çobanı olacak ve onları yaşam sağlayan suyun pınarlarına yöneltecek. Tanrı, gözlerinden tüm gözyaşlarını silecek” (Vahiy 7:17).
yeniden yaratilan
“Hepimizin ölmesi kararlaştırılmıştır. Yere dökülen ve bir daha toplanamayan su gibiyiz. Ama Tanrı canı çekip almaz. Sürdüğü insan kendisinden ırağa atılmasın diye çözüm tasarlar” (II.Samuel 14:14). Evet, insan yaşamı da tıpkı su gibi harcanıyor. Buna ne denli acı duyulsa azdır! Kökende günah sorunu sırıtıyor. Buysa ölümü, ardından yargıyı getiriyor. Tanrı kendisine özgü çözümü tasarladı ve bunu sonuçladı. Çağlar boyu yazarlar, ozanlar, din yayanlar salt düşüncede var olan, insan soyunun bunalımlarını mutlu sonuca bağlayan birini araştırdılar, sonuç çıkaramadılar. Yaratık kuşaklarından gelebilmesi olanaksız kişiyi Tanrı yücelerden insan bedeninde aramıza gönderdi. O, sürgün insanı arayıp bulmaya, Tanrı’ya yararlandırmaya geldi.
Tekoalı düşünür bir kadının Tanrı esinlemesiyle kral Davut’u aydınlattığı gibi, yere dökülerek harcanan su gibiyiz. Hiç kimse onu toplayamaz. Seven Rab’bin yitik canı yeniden toplayarak yaşam yeniliğine ve dinçliğine yükseltmesi Kutsal Söz’de bu çarpıcı simgeyle anlatılır. Doğa düzeyinde harcanan sular toplanabilse, yeni baştan kullanıma getirilebilse ne iyi olurdu! Su sorunu çözülürdü. Harcanan suyun geri dönüşüm yoluyla yararlığa getirilmesi çevre sağlığıyla uğraşanların temel kovalayışlarından. Kim bilir, belki de bilim kuşakları şaşırtıcı bir buluşla bunu başarabilecek, Nobel ödülünü kazananlar olacak.
Geri dönüşüm yoluyla suları yenileme çabası hızlanıyor. Ama harcanan yaşamı kim yenileyebilir? Bereket denen suyu ademoğlu çoğu kez vurdumduymazlıkla harcıyor, değerini hesaba almıyor. Ne var ki, nice yaşam hiçe gidiyor. Günah-düşüklük eylemleriyle: Bozuk çarpık uğraşlar, rasgele cinsel ilişkiler, HIV (AIDS) virüsü, sigara-alkol-esrar-eroin ve ölüme götüren daha bir sürü düzensizlik.. Su gibi yere dökülüp bir daha toplanamayan varlığı egemen Tanrı aklı durduran sevgiyle arıtıyor, yeniden doğmuş yaşam düzeyine yükseltiyor.
Tanrı kayrasıyla kesinleşen olgu yetkiyle vurgulanır: “Çünkü atalardan kalma boş yaşayışınızdan, yozlaşan gümüşle ya da altınla kurtulmadığınızı biliyorsunuz. Tersine, suçsuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih’in değerli kanıyla kurtuldunuz. O, dünyanın kuruluşundan önce bilinmişti…” (I.Petros 1:18-20).
Bozukluk-günahlılık iç varlıkta mayalanıyor. Kutsal Söz’ün yargısı şöyle belirtilir: “Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, aşırı oranda düşüktür. Onu kim anlayabilir?” (Yeremya 17:9). Kim böyle bir yüreği kötüden iyi edebilir? Şu ilerleme çağının akla hayale gelmeyen sayısız başarılarından biri kalp naklidir. Günümüzden binlerce yıl önce Tanrı günahlı insanı şöyle bilgilendirdi: “İsyanlarınızı kendinizden uzaklaştırın. Yeni bir yürek, yeni bir ruh edinin” (Hezekiel 18:31). Kalbinin etkinliğini yitiren hastaya uzman doktor, “Yeni bir kalbe gereksinimin var!” deyince o insanın biricik kaygısı bu işin sonuçlandırılmasıdır. Uzmanla tartışmaya kalkarak kalbinin dinçliğini savunmaya kalkarsa bu akılsızlığın sonu felakettir. Operasyonu bütünleyecek uzmanın başarısına kendisini güvenle bırakması sağduyu buyruğudur.
Günümüzde on binlerce insan armağan edilmiş sağlıklı yürekle yaşayabiliyor. Hepsi kalp uzmanının tanımını değerlendirmiş, onun eliyle bıçağa yatmayı kabul etmiş. İstemeyen, olanaklar çağında erkenden ölüveriyor. Tanrı tanımı günahlılık tutsaklığına itiraz ederek bin dereden su getirmeye kalkan sadece kendini kandırıyor, Tanrı gerçeğini değiştiremiyor: Günahlısın, yeni ruh yeni yürek almalısın. Harcanan varlığını arıtmaya ölen ve yeniden dirilen Mesih verir bunu. O’nun kurbanı dışında kurtuluşa eremezsin. Tanrı, “Neden ölesin?” diye seni uyarıyor. Çünkü Mesih kurtulmalığın olarak senin yerine öldü.
Unutulmasın ki, nakil yoluyla elde edilen kalp yozlaşıyor, sonundaysa duruyor. Buna karşı Yaratıcı’nın yeniden doğuşla sağladığı armağan yürek hiç eskimiyor. Mesih’in kayrasal kurtarmalığıyla arıtılan insan sonsuzun parlaklığına götürülüyor. O’na iman eden kadın ya da erkek yepyeni yaşam gönenciyle donatılıyor. “Çünkü her kim Mesih bağlılığındaysa yeni bir yaratıktır. Eskisi geçip gitti, işte yepyeni oldu” (II.Korintoslular 5:17). Kişiyi arıtıp affetmek için diri yaşam pınarını açan Tanrı, çağrısını sunusunu değerlendirmeyene ilişkin şöyle yakınır: “Çünkü halkım iki kötülük yaptı: Beni, diri suların pınarını bıraktı, kendilerine sarnıçlar, su tutmayan çatlak sarnıçlar kazdılar” (Yeremya 2:13). Gür suyla suyu bulanık çatlak sarnıç arasındaki ayrım neyse, yenilenen yaratıkla dinsel uygulamalara bel bağlayan kişi arasındaki çelişki aynıdır.
Bozuk yaşamı İsa Mesih’in kurtarmalığıyla düzene koyan Tanrı, yine O’nun aracılığıyla evrensel hükümranlığını kuracak, bozuk çevreyi kökten yenileyecek. Bunun müjdesi şudur: “Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından akan billur gibi parlak yaşam suyu ırmağını gösterdi” (Vahiy 22:1). Mesih şimdi yaşamını yenileyebilir, seni de hükümranlığına kavuşturabilir. İstersen.
*****************************************************************
Bize yazarak Su, Ekmek, Yaşam kitapçığını armağanımız olarak isteyiniz:
PARLAK YARINLAR, Postfach 22 33 45, D-57039 Siegen – Almanya
(deutscher Titel: Das Jahr des Wassers – Eine Neue Kreatur)
Thomas Cosmades