Düz Mahalle, Belediye Tiyatro Karşısı
+90 (535) 607 41 99

İsa Mesih Tanrı’dır

MESİH İSA'NIN TANRILIĞI

Mesih İnancı’nı ilk inceleyişim, bu inançla alay etmek için bir kitap yazma girişimimle başladı. Bu inancın teolojik bir ideoloji veya teolojik terimlerle ifade edilen felsefi bir önerim olduğunu düşünüyordum. Bana göre Mesih İnancı, kurucusunun öğretişlerine dayanan bir dinden öteye gitmiyordu. Her dinde olduğu gibi, bu dinde de bazı temel dini ilkeler ve insanların ayak uydurmaları gereken standartlar vardı.

Geniş bir araştırmadan sonra, Mesih İnancı’nın insan çabalarıyla Tanrı’ya ulaşılan bir din olmadığının farkına vardım. Belirli bir dini tapınış biçimiyle de Tanrı’ya ulaşılmıyordu. Mesih İnancı, Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih aracılığıyla yaşayan Tanrı’yla ilişki içinde olmaktı. Araştırmamın sonucunda bir dinle değil, bir “kişiyle” karşılaşmıştım! Bu kişi kendisi hakkında olağanüstü iddialarda bulunmasının yanı sıra, “benim yaşamım” hakkında da oldukça derin iddialarda bulunuyordu. İsa, umduğumdan tamamen farklı çıkmıştı. Diğer dini önderler kendi öğretişlerini öne çıkarırlarken, İsa Kendisini öne çıkarmakta ve aynı zamanda diğer önderler; “Benim öğretişlerime nasıl karşılık veriyorsun?” diye sorarlarken, İsa; “Benimle olan ilişkin nasıl?” sorusunu sormaktadır.

Bu araştırmam sırasındaki kişisel bocalamam beni İsa Mesih’in Kendisiyle yüzyüze getirmişti. Fakat İsa gerçekten de olduğunu iddia ettiği kişi miydi?

Diğer kitaplarda da [Hüküm Gerektiren Kanıt (Evidence That Demands a Verdict), Marangozdan da Öte (More Than a Carpenter), Diriliş Faktörü (The Resurrection Factor)] özetlemiş olduğum, Kutsal Kitaba ve tarihsel kaynaklara dayanan kanıtlar, İsa’nın Tanrı Oğlu olduğuna dair ikna olmamı sağladı.

Yukarıda bahsetmiş olduğum kitapları yazmışken, Tanrı’nın beden alıp aramızda yaşamış olduğunu konu alan bir kitap yazma gereksinimi hissettim. Bart Larson ile beraber yapmış olduğumuz bu çalışmayı ve vardığımız sonuçları sizinle paylaşmaktan büyük sevinç duyacağız.

JOSH McDOWELL

BÖLÜM BİR

İsa Mesih Tanrı’dır is

“Tanrı kimdir?” ve “Tanrı kendisini nasıl göstermiştir?” konulu bir panelde farklı inançlara mensup dini uzmanlara bu soru sorulduğunda her uzmandan farklı cevaplar gelecektir. Bazılarının cevabı diğerleriyle çelişecektir. Gerçeğin göreceli (relatif) olmadığı varsayımından yola çıkarsak cevapların hepsinin doğru olamayacağını görürüz. Örneğin, eğer bir kişi “Tanrı kişiseldir” derken diğeri “Tanrı kişisel değildir” diyorsa, o zaman mutlaka bir kişi yanılıyordur. Tanrı’nın kim olduğunu kim söyleyebilir? Tanrı’nın kim olduğunu açıklayacak bir kişi varsa o da Tanrı’nın Kendisi’dir.

Öyleyse panel konuşmacılarından birisi kalkıp; “Tanrı’yla ilgili karmaşayı ortadan kaldırmak için, size BENİM Tanrı olduğumu iddia ediyorum! YOL, GERÇEK ve YAŞAM BENİM!” deseydi ne olurdu?

Bu durumun tanımlanması zor değildir. Bu kişi, ya yücelik hayaline kapılmış bir deli, ya hayatının yalanını atan bir yalancı, ya da Tanrı’nın Kendisi’dir.

İsa’nın Kendisi için ileri sürdüğü iddia da bu iddianın aynısıdır. İsa’nın iyi ahlâklı veya iyi bir öğretmen olduğunu söylemek söz konusu bile değildir. İyi ahlâklı bir kişi isteyerek veya istemeyerek yalan söylemez, özellikle de Tanrı olduğunu ileri sürmez.İyi ahlâklı bir kişi kendisini iman ve tapınma aracı yapmaz ve binlerce kişinin kendi adı uğruna, inançları için ölmelerine izin vermez. Aklımızdaki bu düşünceleri göz önünde bulundurarak Tanrı’yla ilgili gerçeği tespit edebileceğimiz bazı yollara bakalım.

Tanrı Kendisini Göstermiştir i

Bu kitabın yazarları Tanrı’nın kendisini çeşitli yollarla göstermiş olduğuna inanmaktadırlar. Bu yollar Tanrı’nın iki büyük esini olan Kutsal Kitap ve İsa gerçekleri göz önüne alınarak sınanabilir.

İlk olarak Kutsal Kitab’ı ele alalım: Diğer kutsal kitaplara nazaran “Kutsal Kitap” Tanrı’nın Sözü olduğunu açıkça iddia etmektedir. Mesih’in tanrısallığıyla ilgilenenlerin birçoğu Kutsal Kitab’ın Tanrı tarafından esinlenmiş olduğunu kabul ederler. O halde biz de bu tartışmamızda Kutsal Kitab’ın tarihsel olarak güvenilir olduğunu, Tanrı’nın Sözü olduğunu ve Mesih’in Tanrı olup olmadığını anlamamızı sağlayacak bir kitap olduğunu varsayacağız.

Bu varsayımımızın neden bu kadar önemli olduğunu açıklarken, tarafsız olacağız. Mesih’in tanrısallığını reddeden dini grupların çoğu, Kutsal Kitap’tan bahsederlerken genellikle kendi “kutsal” yazılarını övüp Kutsal Kitab’ı aşağılamaktadırlar. Bu şekilde davranmakla, tutundukları dal olan İsa’nın öğretişlerinin, ana tarihsel kaynağı Yeni Antlaşma’ya ters düşmüş veya onu reddetmiş olurlar. (Bir kişi İsa’nın öğretişlerine önem vermiyorsa, Mesih İnanlısı olduğunu veya Mesih İnancı’na sempati duyduğunu iddia etmesi boşunadır).

Bazıları, Kutsal Kitab’ın esininin günümüzde geçerliliğini yitirmiş olduğunu ileri sürmektedirler, fakat bu iddia da kabul edilebilir bir iddia değildir. Kutsal Kitab’ın değiştirildiği ve aslından taviz verildiği ileri sürülmektedir. Yeni Antlaşma’nın bütün veya parçalar halinde 24600 adet tarihsel kopyası vardır. (Tarihte en iyi korunmuş olan ikinci belge ise 643 kopyası olan, Homeros’un yazdığı İlyada ve Odessa’dır.) Elimizde bulunan Yeni Antlaşma’nın tüm kaynakları yok edilse de İ.S. 325 yılından önce, ilk inanlıların yazılarını bir araya getirerek on bir ayet dışında Yeni Antlaşma’yı yeniden bir araya getirmemiz mümkündür. Mesih İnanlısı olmayan tarihçiler de itiraf etmelidirler ki tüm tarihsel belgelere uygulanan bilimsel ve tarihsel standartlara göre, Yeni Antlaşma’nın doğruluğunun yüzde doksan dokuzu kanıtlanmıştır. Yeni Antlaşma’nın verdiği mesajın doğruluğunu tartışabilirsiniz fakat tarihselliğini asla!

Kutsal Kitap, öğretiş konularında tek yetkinin kendisinde olduğunu iddia eder (2. Timoteus 3:16,17). Kutsal Kitab’ın içeriğine ters düşen tüm kitaplar, yazılar veya öğretişler Mesih İnanlılarınca reddedilmelidir. Kutsal Yazılar bu konuyu çok açık bir biçimde ifade etmektedirler. Yahuda şöyle yazmıştır: “Bu arada sizi, kutsallara ilk ve son kez emanet edilmiş olan iman uğrunda mücadeleye özendirmek üzere yazma gereğini duydum.” (Yahuda 3).2 Kutsal Yazılar, Kutsal Kitab’a ekleme ve çıkarma yapılmasına izin vermemektedir. Pavlus şöyle der; “…Biz ya da gökten bir melek bile, size bildirdiğimiz müjdeye ters düşen bir müjde bildirirse, lânet olsun ona!” (Galatyalılar 1:8, bkz Esinleme 22:19; Tesniye 4:2).

Diğer kaynaklar Kutsal Kitap’ta olduğu gibi tanrısal esinle ilgili iddialarda bulunuyorsa, bu iddialar Kutsal Kitab’ın ışığı altında tartılmalıdır. Tanrı Kendisiyle çelişemez. O halde tanrısal esinden bahseden yazarlar veya öğretmenler, Kutsal Kitab’a ters düşmemelidir. Eğer ters düşüyorlarsa Tanrı’nın esiniyle konuşmuyorlar demektir.

Burada söz konusu olan, Mesih’in tanrısallığına inanılması gerektiği veya anlaşılması gerektiği değil, Mesih’in tanrısallığının Tanrı Sözü’nde öğretilip öğretilmediğidir. İlk karşılaşıldığında bu fikir insanın aklına uygun düşmese de, gerçek olmadığı anlamına gelmez. Evren, insan aklına ters düşen fakat gerçek olduğu bilinen birçok şeyle doludur (Yer çekimi, ışığın doğası…vb.). Kutsal Kitap, Tanrı’nın insan aklıyla kavranılamayacağını belirtir (Eyüp 11:7; 42:2-6; Mezmur 145:3; İşaya 40:13; 55:8,9; Romalılar 11:33). Bu nedenle, Tam olarak anlasak da anlamasak da Tanrı’nın Sözüne kulak vermeliyiz. Tanrı’nın kendisini açıklamasına izin vermeliyiz.

Tanrı’nın kendisini İsa Mesih’te göstermesi esiniyle ilgili Kutsal Yazı şöyle diyor:

Tanrı, eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez ve çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeyin mirasçısı olarak belirlediği ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı’nın yüceliğinin parıltısı ve O’nun varlığının öz görünümüdür. Kudretli sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturdu. (Ibraniler 1:1-3)

İsa Mesih Tanrı’nın “yaşayan” Sözüdür. Mesih bize Baba’yı gösterir. İzleyicilerinden biri; “Bize Baba’yı göster” (Yuhanna 14:8) dediğinde İsa şöyle karşılık verdi; “Bunca zamandır sizinle birlikteyim, beni daha tanımadınız mı? Beni görmüş olan, Baba’yı görmüştür.” (ayet 9). Elçi Pavlus İsa’yı; “Görünmez Tanrı’nın görüntüsü” (Koloseliler 1:15) olarak nitelendirmiştir. O halde, bu kitapta da ele alınacağı gibi, İsa’ya bakmak ve O’nu dinlemek, Tanrı’ya bakmak ve Tanrı’yı dinlemekle aynıdır.

Neticeler Nelerdir i

Eğer Mesih, Tanrı’nın insan şeklindeki görünümü ise, o zaman O’nun sözleri dinlenmeli, O’na saygı gösterilmeli ve hatta O’na tapınılmalıdır. Bu durum şu anlama gelmektedir; galaksileri, samanyolunu ve tüm yıldızlar kümesini yaratan Tanrı, insan olup aramızda yaşadı, yeryüzünde yürüdü ve Kendi yaratmış olduğu insanlar tarafından öldürülmeye boyun eğdi. O’nun ölümü iyi bir adamın ölümünden çok daha öte bir ölümdü. O tüm zamanların en yüce kurbanı ve sınırsız sevginin göstergesiydi. Bu şartlar altında İsa’yı herhangi bir insanmış gibi algılamak, O’na hakaret sayılır. Bireyin, yaşamını Mesih’in öğretişlerine göre yönlendirmemesi büyük bir kayıptır.

Öte yandan, eğer İsa Tanrı değil de Tanrı’nın yaratmış olduğu varlıklardan biri olsaydı, yaşamı, ölümü ve öğretişlerine saygı duyulabilirdi. Fakat O’na Tanrı’nın Kendisi olarak tapınmak büyük bir hata olurdu. Tanrı’nın yerini işgal eden bir puttan başka birşey olmazdı. Kutsal Kitap, putperestlik konusunda taviz vermemektedir. Tanrı kendi görkemini başkasına vermeyeceğini söyler (İşaya 42:8; 48:11). Kendisinden başka bir ilahın veya ilahların olmayacağını söyler (İşaya 45:5, 21,22; Yeremya 10:6; 1 Korintliler 8:4-6). Ve sadece Tanrı’ya tapınmamız gerektiğini vurgular (Tesniye 6:13,14; Matta 4:10). İşte, İsa ya Tanrı’dır ya da Tanrı değildir. O’na yanlış bir şekilde inanmak da bir putperestlik şeklidir.

Birey, geçmişte almış olduğu öğretilerden(dogma) dolayı bu tartışmanın karmaşık olduğunu düşünebilir. Mesih’in tanrısallığı taraftarı veya karşıtı olan tartışmalar yapılabilir. Eğer bir kişiye Tanrı’nın bir olduğu ve İsa’nın da yaratılan insanlardan biri olduğu öğretilmişse, ilk okuyuşta Kutsal Kitap’tan bu görüşü destekleyen ayetler bulması zor olmaz. Öte yandan, eğer bir kişiye Tanrı’nın Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un birleşimi olduğu ve Oğul’un bu eşitliğini bırakıp İsa’nın kişiliğinde insan bedeni almış olduğu öğretilmişse, Kutsal Kitap’ta bu görüşü destekleyen ayetler bulunabilir. Burada önemli olan, hangi durumun en açık olduğunu bulmak değil, en iyi kanıtın hangi duruma ait olduğunu tespit etmek ve Kutsal Yazılar’ın gerçekte hangi durumdan bahsettiğini ortaya koymaktır.

İki tarafı da göz önünde tutarak, İsa’nın Tanrı olmadığı iddiasını kanıtlamak için kullanılan ayetlere bakarak uygun bir cevap verebiliriz.İlerleyen bölümlerde, Kutsal Yazılar’da Tanrı için kullanılan adların ve niteliklerin tümünün İsa için de kullanılmış olduğunu göstereceğiz. İsa’ya tapınıldığını, ve O’na dua edildiğini Kutsal Yazılar’dan göstereceğiz ve karşıt tartışmaları cevaplandıracağız. Kilise tarihinde, İsa’nın tanrısallığına inancın her zaman muhafazakâr doğru görüş olduğunu belgeleyeceğiz.

Açıkçası her iki görüş doğru olamaz. Eğer bu durum, ciddiyet konusunu tartışmak olsaydı çok daha kolay olurdu. Fakat buradaki konu, bu görüşlerden hangisinin doğru olduğu konusudur (Romalılar 10:22).

Terimlerin Tanımı

Mesih’in tanrısallığıyla ilgili ayetleri daha iyi anlamak için Tanrı’nın, Üçlübirlik’in ve İsa’nın kişiliğinin ve doğasının uygun tanımları önceden bilinmelidir.

1.Tanrı : Kutsal Yazılar Tanrı’nın kişisel, akıllı, sevgi dolu, adil, sadık, sonsuz, yaratıcı, ve insanla dinamik bir ilişkide bulunduğunu öğretir. Tanrı’nın nitelikleri iki grupta özetlenebilir: “genel” nitelikler ve “ahlâki” nitelikler. Robert Passantino şöyle diyor; “Tanrı (genel nitelikleriyle) eşsiz, sonsuz, değişmez, herşeye gücü yeten, herşeyi bilen, her yerde olan, üçlübirliğe sahip bir ruh ve kişidir.” 3 Passantino tanımlamasına şöyle devam ediyor: “Tanrı’nın kutsallığı, doğruluğu, sevgisi, ve gerçeği O’nun ahlaki nitelikleridir.” 4 Mesih İnancı, Tanrı’nın evreni yönettiğini, tek egemen güç olduğunu ve Tanrı’nın Nasıralı İsa olarak beden alıp bu dünyada yaşadığını öğretir.

2 . Üçlübirlik : Tüm gerçeğin ve varlığın dışında sadece Tanrı Üçlübirliğe sahiptir. Tanrı’nın Üçlübirliğe sahip olduğunu söylemekle, O’nun Kutsal Yazılar’daki kişisel doğasını tanımlamış oluruz. Tanrı’nın Üçlübirlik kavramıyla Kendisini sonsuz olarak üç kişilikte (Baba, Oğul ve Kutsal Ruh) göstermiş olduğunu belirtmek istiyoruz.Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, tek olan Tanrı’nın ta Kendisidir.

Şunu demek istemiyoruz:

(1) Bir Tanrı vardır ve üç ilah vardır.

(2) Bir Tanrı vardır ve üç adlı, üç özellikli bir kişi vardır.

(3) Bir Tanrı vardır ve üç kişiliğe ayrılmış olan bir kişi vardır.

(4) Bir “aileye” mensup olan üç Tanrı vardır.

(5) Tek Tanrı şizofreniktir.

Üçlübirliğin Kutsal Kitab’a dayalı öğretisi şöyle özetlenebilir.

Tek gerçek olan Tanrı (İşaya 43:10; Tesniye 6:4) Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan oluşur. Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın her üç özelliği de “Tanrı’nın Kendisi” olarak açıklanır. Baba,Tanrı olarak anılır (Galatyalılar 1:1; Titus 1:4; v.b.). Oğul veya Söz (logos) şu ayetlerde Tanrı olarak adlandırılır; Yuhanna 1:1, 14; Elçilerin İşleri 20:28; Yuhanna 20:28; Titus 2:13; İbraniler 1:8, v.b… Çeşitli ayetlerde Kutsal Ruh, Tanrı’nın Kendisi olarak adlandırılır (Elçilerin İşleri 5:3-4; 1 Yuhanna 4:2,3; İbraniler 10:15, 16). Üçlü birlikteki birlik kavramı Matta 28:19’da bir ad altındadır (Grekçe’de tekil şahıs olarak kullanılmıştır).

Bu kitabın amacı Üçlübirlik öğretişini savunmak değildir.Mesih’in tanrısallığına inanan bir kişinin Tanrı’nın Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak var olduğuna inanması sorun değildir. Kişi, Kutsal Kitab’ın Üçlübirlik konusunda söyledikleri hakkında bir araştırma yapmak isterse birçok ayet incelenebilir (Matta 3:16, 17; Markos 1:9-11; Luka 1:35; 3:21, 22; Yuhanna 3:34-36; 14:26; 16:13-15; Elçilerin İşleri 2:32, 33; 38, 39; Romalılar 15:16, 30; 1 Korintliler 12:4-6; 2 Korintliler 3:4-6; 13:14; Efesliler 1:3-14; 2:18-22; 3:14-17; 4:4-6; 2 Selanikliler 2:13, 14; 1 Timoteus 3:15, 16; İbraniler 9:14; 10:7; 10-15; 1 Petrus 1:2;…v.b.).

3. İsa Mesih : “İsa Mesih” hem bir ad, hem de bir ünvandır. “İsa” adı “Yeşua” ve “Yoşua” kökeninden gelir. Anlamı “Yehova-Kurtarıcı” veya “Rab kurtarır” demektir. “Mesih” ünvanı da Grekçe Messiah kelimesinden gelir (veya İbranice Maşiak kelimesinden gelir).Mesih “meshedilmiş-olan” demektir. Mesih ünvanının kullanımında “kral” ve “kâhin” anlamı yer almaktadır. Bu ünvan, Eski Antlaşma ön bildirilerinde vaade dilen kral ve baş kahinin İsa olduğunu gösterir.

Bunun da ötesinde İsa’nın insan doğasına ve tanrısal doğaya sahip olduğuna inanırız. Aynı şekilde İsa’nın tamamen Tanrı ve tamamen insan olduğuna inanırız.

Kutsal Kitap’ta İsa’nın hem Tanrı hem de insan oluşu şöyle açıklanır:

Mesih İsa’da olan düşünce sizde de olsun. Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama yüceliğinden soyunarak kul özünü aldı ve insan benzeyişinde doğdu. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendisini alçalttı. Bunun için de Tanrı O’nu pek çok yükseltti ve O’na her adın üstünde olan adı bağışladı. Öyle ki, İsa’nın adı anıldığında göktekiler, yerdekiler ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı’nın yüceltilmesi için İsa Mesih’in Rab olduğunu açıkça söylesin. ( Filipinliler 2:5-11)

Tanrı’nın, Üçlü birliğin ve İsa’nın bu tanımından sonra, Mesih’in tanrısallığıyla ilgili kutsal yazılardaki kanıtlara bakmaya başlamadan önce bir soruyu daha cevaplamaya çalışacağız.

Tanrı Neden İnsan Oldu ?

Bizler gibi ölümlü olan insanlar sonsuz olan Tanrı’yı nasıl anlayabilir? Doğru, iyilik, veya güzellik gibi soyut kavramları anlamamız oldukça zordur. Güzelliği güzel bir somut nesnede veya iyiliği iyi bir insanda görürüz. Peki, Tanrı’yı nasıl görüyoruz? Tanrı’nın kişilik özelliklerini nasıl anlayabiliriz?

Tanrı, insanların anlayacağı bir şekilde, insan bedeni alarak, kendisini insanlara göstermesiyle anlaşılabilir. Beden almış olan bu kişi, Tanrı’nın sonsuzluğunu ve her yerde olma halini temsil etmese de, (bunun için zaman ve mekan uygun değildir), Tanrı’nın doğasını açıkça ifade edebilirdi.

Yeni Antlaşma’nın mesajı da budur. Pavlus, “Tanrı’nın tüm doluluğu bedence Mesih’te bulunuyor” (Koloseliler 2:9) der. İnsanlar sonsuz olan Tanrı’yı biraz olsun anlasınlar diye, İsa insan olup aramızda yaşamıştır.

Tanrı’nın insan olmayı seçmesinin ikinci bir nedeni de, Tanrı ve insan arasındaki uçuruma köprü olma amacıdır. Eğer İsa sadece yaratılmış bir insan olsaydı, ölümlülükle ölümsüzlük, yaratıcıyla yaratık, kutsalla, murdar olarak tanımlayabileceğimiz Tanrı ile insan arasındaki büyük boşluk giderilemezdi. Tanrı’yı tanıyabilmemiz için Tanrı’nın bize gelmesi şarttı. Yaratılanlar arasından hiçbir varlık Tanrı’yla insan arasındaki dev uçuruma köprü olamaz…. Bu bir çamur parçasının heykeltıraşı anlamasına ve ona ulaşma isteğine benzer. Tanrı, içindeki sevgiden dolayı ilk adımı atıp aramıza gelmiş ve herkesin gelebileceği bir yol açmak istemiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir