Düz Mahalle, Belediye Tiyatro Karşısı
+90 (535) 607 41 99

Kurtaran İman

Kurtaran İman

Takvimin her yılını önemli bir insanlık yarasını deşmeye ayıran B.M.K. yerinde bir karar-la 2004 yılını Kölelikle Savaşma Yılı ilan etti. Her soydan her boydan, ben insanım diyenin canı gönülden ilgisini bekleyen dürtü. Tanrı Sözü’nde bir isteklendirme duyurulur: “Ağzı-nı dilsiz için, tüm kimsesizlerin davası için aç… Ölüme götürülenleri kurtar. Sendeleye sendeleye ölüme gidenleri esirge” (Süleyman’ın Ö.D. 31:8; 24:11). Yürek burkucu eylemler, korkutucu çirkinliklerle çalkalanan çağımızda erdemin, hakkın, adaletin yüzüne tüküren acımasız entrikalardan biri de insan satışı. Yaratan’ın gözünde her canın ben-sen kadar değeri olan kadın erkek, çoluk çocuk küstahça satılıyor, piyasa malzemesi kılınıyor.

Kölelik iğrençliğinin gerilerde bırakıldığı okullarda öğretilirken, güçsüz savunmasız Tanrı yaratıkları şeyh saraylarında, eğlence barlarında, iş ocaklarında basit birer köle. Dolap döndürmekte baş rol para hırsıyla azıtan sapkınların. Arlanmaz vurguncular bal tutmuşça-sına parmağını yalıyor. Ahtapot dokunaçlarının her yana gerildiği gibi, dünya banka-larında kirli para istifleyenler satılık çocuk, kadın-erkek kovalayışında. Yeryuvarlağında ağ atıp ağ çeken kapkaranlık mafiya örgütleri yığdıkları parayı yıkamanın cambazlığında hünerli mi hünerli! Dokunaçlar tavan tabakaya dek tırmanmakta.

Ayrıkotu üreten aklın düşüklüğü nerelerde çöreklenmiyor! Hak Yargıç’ı bir hiç yerine koyanlar ticaretin rağbetinde. “Yoksulu ezen onun Yaratanı’nı hor görür; ama ona acıyan Yaratan’ı yücelendirir” (Süleyman’ın Ö.D. 14:31). Acımasızlık, güçsüz yaratığı kazanç matahı kılıyor. Yeryüzünde yaklaşık yirmi beş milyon insan kardeş ve kızkardeş bu çirkefliğin ağlarında. İncil’de herkese özlü bir uyarı duyurulur: “Tanrı bana hiç kimseye sıradan ya da kirli dememeyi öğretti” (Habercilerin İşleri 10:28b, 34). Günah zincirleriyle bağlı insanı özgürlüğe kavuşturmak için ölen ve dirilen Mesih’in sunduğu kayra tepe tepedir: “Bizleri sevene, kanıyla günahlarımızdan özgür edene..” (Vahiy 1:5b).

Kölelik irinini deşerken, rehinecilik zalimliğine değinmemek soruna sünger çekmektir. İnsanı rehine kılanlar yüklü fidye arar. Buna karşı Yaratan-Kurtaran’ın şaşırtıcı eylemi şöyle tanıtılır: “…yozlaşan gümüş ya da altınla kurtulmadığınızı biliyorsunuz. Tersine, suçsuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih’in değerli kanıyla kurtuldunuz” ( I Petros 1:18). Gerçek buyken insan yaşamını kazanç ve sömürü konusu yapan, Tanrı’nın da yersel yetkilerin de yasalarını yere çalıyor. Yine Kutsal Kitap’ı dinleyelim: “Adam çalan onu satarsa ya da kendinde tutarsa, kesinlikle öldürülecektir” (Mısır’dan Çıkış 21:16). Tüyleri ürperten, melekleri ağlatan bu bozukluğun gerisindeki tek çıban başı: Günahtan kaynaklanan acımasızlık. Kahredici illet, bu soruna sıva vuranın içinde. Böylesi düşüklükte, işlenemeyecek adaletsizlik yok. Tamah sağduyulu Tanrı yasasını dışlayınca görünüm matem, yıkım.. Dağlardan daha yüksek kötülükler dünyasında acımasızlık en korkutucu vahşeti döllemekte. Bugün yargıdan kaçabilen Tanrı yargısından kaçamayacak. Bu tür küstahlığa karşı Tanrı’nın hakça öfkesi her yanda kabarmakta.

Her ulusun geçmişi kölelik utancıyla yoğrulu. Kölelik yasadışı ilan edilmiş! Ama insan kötülüğünün dizginini çekmek olacak iş mi? Köle tacirliğinde ne denli iğrenç dolaplar dönmüyor, ne tür çirkeflikler işlenmiyor! Kaçak yollarla savunmasız insanları ülkeden ülkeye aktaranlar. Canını yitireceklerden koparılan kan parasıyla ağzı sulananlar. Sesi soluğu çıkmayan kızları ve erkek çocuklarını çalarak saraylarda halayık, haremlerde hazcılık nesnesi kılanlar. Kandırılmış kızları seks piyasalarında sömürenler. Ekmeğe muhtaç ana-babadan çocukları satın alıp masumları perişan edenler. Uluslararası mafiya oyunlarıyla bebek alışverişini sürdürenler. Kiralık katil tutarak cana kıyanlar. İğrenç liste uzadıkça uzar, canları yakar, yüreği olanları utanca ve yasa boğar. Evrensel kudurganlığa ıraktan bakarak, ben bu çirkin eylemlerden arıyım deyip kendini avutma. Tamah ya da eşitdeğer sorunlarda sen de yüreğini enikonu araştır. Günahın küçüğünü ya da büyüğünü İsa Mesih’in fidyesine getir. Fıkır fıkır günah kaynayan varlığına etkin şifayı tanı. Kim diyebilir, bende hiçbir acımasızlık yoktur diye! Mesih’in göksel öğüdü sana da doğrultulur: “Ne mutlu başkasının acısına ortak olanlara! Çünkü onlar acılarında destek bulacaklar” (Matta 5:7). Sadece O’nun arıttığı can O’nun gibi davranabilir.

Acımasızlık varlığa egemen kesilince o kişinin aklı-yöntemi şeytanın cirit attığı alana dönüşür. Bencil eylemin her çeşidi iblisin buyruğundadır. Yön ondan kaynaklanınca, vicdan uyarısı susturulur, sağduyu sesi kıstırılır. Bu tür alicengiz oyunlarına kapılan, ilerisini öneme alamaz. Dinsel uygulamalarla ya da hayır-sevapla suçunu badanalamaya didinen daha da suçlu çıkarılır. Köle ticaretiyle uğraşan nicelerin dinsel görevlere merağı alemin gözünde sergileniyor. Ama bunlar köle kılınanlardan daha da köle!

Cüzdanımı şişireyim derken acımasızlık mengenesinde sıkıştırılanların dalamayacağı düşüklük tasarlanamaz. O güzel Mezmurlar’ı kaleme alan Davut peygamber de acımasızlık ateşinde cızır cızır kavruldu. Natan peygamber Tanrı buyruğuyla Davut’un günahını gün ışığına çıkarınca yüreğine hançer saplandı. Budur sert insan yüreğinin sayrılıklarından biri. Kaç kez bu tutumla insan kardeşinin hakkını çiğnedin? Kaç kez acımasızca öç aldın? Kaç kez düşene güldün? Gözlerin keskin olabilir; ne var ki, onları odaklamak istediğin yerleri görebilirsin ancak. Canının gözünü iç dünyana doğrult. Bırak, günahlıya acımayla yaklaşan kurtarıcı Mesih o çirkin yaraları deşsin, engebeli varlığını dümdüz kılsın, karanlığı dağıtsın, yüreğine ebedi ışığını saçsın.

Günahı sonucu dizini döven Davut, kayrayla arıtılınca duası şuydu: “Eğer yüreğimde kötülüğe yer verirsem, RAB beni işitmez…Ya RAB, eğer kötülükleri hesaba alırsan, evet, kim dayanabilir ya RAB! Kötülüklerimizi önüne, gizli günahlarımızı yüzünün ışığına koydun” (Mezmur 66:18; 130:3; 90:8). Hem ezeni hem ezileni acıyan, somut sevgisini bağışlamalık ölümüyle kanıtlayan İsa Mesih’e iman, yaşamının dönüm noktası olacaktır

Boşa harcamak göz göre göre akılsız-hesapsız ziyandır. Çevremiz harcanıyor, doğasal değerler bozuluyor, verimli kaynaklar kurutuluyor, hayvanlar yok oluyor. Buna acı duymamak fütursuzluktur. Ama böylesi har vurup harman savurmanın daha da beteri var: İnsan harcanışı. Yaratılıştan bu yana sudan daha ucuz insan yaşamı! İlk harcama Yaratanı’na hayvan kurban ederek tapınan tanrısever insan Habil’in, kıskanç kardeşi Kain tarafından ilkel bir silahla öldürülmesidir. O gün bu gün her bucakta her kuşakta değerli canlar sürü sürü harcanıyor, ürkütücü aldırmazlık baş döndürürcesine sürdürülüyor.

Yeryuvarlağında kendine özgü yeri-yetkisi olan, beden-can-ruh üçgeni insan, gizemli bir varlıktır. Tanrı benzerliğinde, meleklerden biraz geride sonsuz için yaratılan.. Kurulu düzende Yaratanı’ndan yöneticilik göreviyle yetkilendirilen can. Kurallarına bağlı bulunduğu doğanın koruyucusu olacak, ona hizmet sunacak, doğanın eliaçık sağlayışlarından bollukla yararlanacak. Yönetmeni olduğu çevreye saygıyla, hayranlıkla yaklaşacak; sağduyusunu kullanacak, Yaratanı’nı yüceltecek.

İnsanın günah tutsaklığına düşüşü hem kendisini hem de kurulu düzeni sarstı: “Çünkü yaratılış kendi istemiyle değil, Tanrı’nın istemiyle yozlaşmaya bağımlı kılındı. Ama yine de umut vardır” (Romalılar 8:20). Varoluşçuluk felsefesi umutu yadırgayabilir; ama Tanrı düzeninde imanla bileşik umut gözle görülemeyen kanıttır. Günahlı insana biricik Oğlu’nun haçlanışı ile hem arınma hem de sonsuz yaşam sağlayan Tanrı şu kusurlu doğa üzerinde köklü yenilenişi gerçekleştirecek, her bozukluğa son verecek.

Bunların bilinmesine karşın ademoğlu ardı arası kesilmeden harcanıyor. Çünkü Tanrı karşısında, insan doğrultusunda kişisel sorumluluğuna yan çizenler pek çok. Yaratan’ın insana biçtiği değere karşı sorumluluk bireyi aydınlığa kavuşturur, onu Tanrı’nın iş arkadaşı kılar. Ama bunun tersine tanığız. İnsan yapıcı olacak yerde yıkıcılığı yeğlemiş! Harcama listesi ne yazık ki çok uzun. Katillikten başlayarak köleliğe-sömürücülüğe varıncaya dek kendi listeni düzenle. Ürkütücü bir sıralama gözünün önünde sırıtacak. Bunun ardından her tecavüzün karşısına Tanrı’ya saygı ve sorumluluğa nasıl yan çizdiğini kaydet. Böylesi harcamanın kökteki nedenine varmakta güçlük çekmeyeceksin. Bunun daha korkutucu boyutlara dayandığını da göreceksin.

Harcama ana rahminden başlıyor. Cinsel ilişkinin zevkini tattıktan sonra döl yatağında oluşan can istenmeyince hemen koş kürtajcıya! Rahimden kazısın dölütü. Bu yolla her yıl yeryüzünde milyonlarla sayılan yavrular gün ışığını göremeden umursamazlıkla harcanıyor. Ne değerler var bunların arasında! Bazı doktorların tüm geliri bu çürük-acımasız eylemle. O analarda oluşan ruh ve can sarsıntısı hiç unutulamıyor. Evet, iş gebelikte başlıyor. Bundan sonra soğanın yaprağı gibi katmerleşiyor: HIV virüsü ile doğanlar. Yoksul ana-babanın yavrusunu hiç tanımadığı mafiyalara satması. Ver gitsin! Çocuklar köle pazarlarında, seks dehlizlerinde.. ‘Sokak çocukları’ diye bilinen bırakılmış zavallılar trajedisi. Küçücük yaşta uyuşturuculuk alışkısı dünyasal çapta bunalım. Aç çocuklar, iş tezgahlarında çalıştırılan minicik eller. Sübyan koğuşlarında büyüyenler. Hırsızlığa eğitilen küçükler, intiharlar ve utanç listesi daha nerelere gider.

Gül gibi kızlar mafiyaların elinde seks malzemesi. Zeki çocuklar eğitimi rüyasında göremiyor. Üniversite bitirenler bilgisini satamıyor. Emekçi kuşağın yitik hakları bangır bangır bağırıyor. Bakıma muhtaç hastalar, sonundaysa kapkaranlık yaşama kapkaranlık bir mezar; belirsiz sonsuzluk. Bunlara bakan niceler soruyor: “Allah varsa acaba ne yapıyor? Bu kahredici bunalımları neden değiştiremiyor? O nasıl bir Allah’tır acaba?” Toplumsal adaletsizlikler zinciri pek çok kişiyi ateizme sürüklüyor (bkz. Eyub 6:14).

İkinci Cihan Savaşı sona erince Naziler’in kurduğu toplama-gazlama kamplarından biri-nin duvarında şöyle bir soruya rastlanır: “Allah nerede?” Altında başka elle yazılmış bir yazı var: “Burada; yaratıklarının yanında elem çekiyor.” Yeryüzündeki kudurganlıklara bu kavramla bakabilenin düğümleri çözülür, karanlığı aydınlanır. Allah adıyla bildiğimiz Tanrı gerçek ‘Kişi’ dir. İnsan elemlerine ve harcanışına ne kayıtsızdır, ne de çaresiz. Han-gi yolla eğildi insanın bunalımına? Bunu Kutsal Söz’den duyalım: “Bu nedenle, çocuklar nasıl etle kana paydaş oldularsa, O kendisi de bu doğayla özdeş oldu. Öyle ki, ölümün güçlü egemenliğini kendinde bulunduranı, yani iblisi ölümüyle ezsin. Ve ölüm korkusu yüzünden yaşam boyu tutsak olanları özgürlüğe kavuştursun” (İbraniler 2:14,15).

Budur Tanrı-insan tarihinin en düşündürücü gizemi: “Tanrısal Söz beden oldu, kayra ve gerçekle dolu olarak aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini Baba’dan gelen biricik Oğul’un yüceliği niteliğinde gördük” (Yuhanna 1:14). İsa Mesih insan bedeni kuşandı, insan yavrusu olarak erden kızdan doğdu, insanın acılarını üstlendi, onları taşıyarak gözyaşları döktü, günahı yüklendi, günaha yaraşan ağır cezayı haç üzerinde hem ruhunda hem de bedeninde taşıdı. Hepimize atanan ölümü öldü. Şükürler olsun! Mezar O’nu tutamadı. Görkemle dirildi, göklere yükseldi, Baba Tanrı’nın sağında oturdu, kurtarışına iman edenin meyancısı-bağışlayıcısı oldu. Onları yanına almak için egemen güçle geleceğini kesinlikle belirtti. Elem çeken her Mesih inanlısı O’nun parlak gelişini beklemekte. Evet, Mesih harcandı; öyle ki harcanan kadın-erkek kazanılsın, sonsuzun görkemine kavuşsun. Mesih’e iman edip O’nu kabul edenin iç dünyası baştanbaşa değişir.

Günah köleliktir. İsa Mesih günaha tutsak insanın durumunu böyle anlattı, köle pazarından fidyesiyle onu satın aldı. Mesih’e iman edenin gönenci sonsuzdur. Bu insan sahip değiştirmiştir. Önceki çağlarda köle pazarı en hareketli yerlerdendi. Çoğu kez köle insan bir zalimden başka bir zalime satılırdı. Buna karşı, İsa Mesih kanıyla satın aldığı günahlıyı Tanrı’nın ve kendisinin ebedi bağlısı kılar. “Ama şimdi günahtan özgür kılındınız, Tanrı’nın uşağı oldunuz” (Romalılar 6:22). Kişisel kararıyla bu yetkili aşamaya gelenin gönenci kendine özgüdür. Bilinen kölelik kahredici bela, Tanrı’ya ve Mesih’e kölelikse içaçıcı balsamdır. Bu özgürlüğü sen de seçmek istemez misin?

Thomas Cosmades

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir