Düz Mahalle, Belediye Tiyatro Karşısı
+90 (535) 607 41 99

İbrahim’in İman Yolculuğu

İbrahim’in İman Yolculuğu

İbrahim’in adını duymayan kimse var mı? Uzantısı Eski Antlaşma’nın her köşesinde. Yeni Antlaşma sayfalarında bol bol konu edilen kendine özgü bir ata (bkz. Yaratılış 15; Romalılar 4).Yaşayan bir anıt, Tanrı-insan ilişkisinin hem somut hem de soyut bir göstergesi, buna betim demek doğrudur. İbrahim canlı bir bağlılık örneğidir; bir iman yolcusu. Seyahatinin başlangıcında diri Tanrı’nın güvenlendirici yüreklendirmesini duyuyor o. “Korkma Abram! Benim senin kalkanın. Ödülün çok büyük olacak” (Yaratılış 15:1). Görüldüğü gibi onun ilk adı Abram’dır. Anlamı: Yücelik Babası. Diri Tanrı’ya sarsılmaz, kanıtlı bir imanı öğretir herkese bu insan. Ne var ki, hepimiz gibi onun yaşamında da korkulu anlar belirgin. Bunlara kısaca değinelim: Kenan ülkesinden geçim için ayrılıp Mısır’a sığınışı (bkz. Yaratılış 12: 11-13). Onu çağıran RAB’bin kesin vaadine karşın savsaklayıp ilkel bir çözüm yolunu seçmesi (bkz. Yaratılış 15:2, 3; 16:1-4).Hacer’le İsmail’i aile topluluğundan dışlamaya ilişkin buyruğu kararsızlıkla karşılayışı (bkz. Yaratılış 21:11,12).

Abram‘ın imanı yetkinliğe geldikçe korku dağıldı, dayanıklığa dönüştü. Adı İbrahim’e değiştirilen (bkz. Yaratılış 17:5) bu iman örneğinin metaneti Moriya dağında doruğa erişecek. Bu yere YAHWEH YİRE (RAB SAĞLAR) adını koyacak (bkz. Yaratılış 22:9). Aynı yere sonradan Yeruşalem adı veriliyor (bkz. II Samuel 5: 6,9). Bu parlak aşamada yetkin sevgi korkuyu alt ediyor (bkz. l Yuhanna 4:18). Kişiye işkence çektiren korkudan sıyrılmak yaşama özgürlük sağlayan gönençtir. Varlığını RAB’be atayan insanın doruksal sevinci korku bağlarından kurtulmaktır. Bir yandan Tanrı’ya bağlılık öte yandan korku egemenliğine tutsaklık birbiriyle bağdaştırı-lamayan çelişkiler alemidir. Mesih bağlısının temelde beliren özelliklerinden biri korkuyu ve onunla ilgili her duyguyu dışlamaktır. Ardı arası kesilmeyen bu yükün çektirdiği işkence sağlıksız duyguların ön sırasında gelir. Bu ezici endişeyi alt edebilmenin çözümü doğaüstü sağlayışladır. İbrahim, “İşte ben” (Yaratılış 22:1) deyinceye dek korkularıyla boğuşan biridir. Tıpkı kendimize benzeyişte. Moriya dağında oğlu İshak’ı Tanrı’ya sunmaya hazır olan İbrahim’in iman yolculuğu fiziksel bir doruğa tırmanmaktan çok ruhsal doruğa çıkıştır. Hepimizin severek, sevinerek benimseyebileceği doruk dene-yimi ve gönenci.. İbrahim’in iman yolculuğu kurtarıcı Mesih’i imanla değerlendiren kişi için bir eğitimdir; özendirme taslağı.İbrahim devingen biridir; anlamlı amaçlı devingen. Hem coğrafik hem de ruhsal atılımcılık çığırı açan eğitmen yolcu. Aslında yaşamın gizemi bir yolculuk değil midir? Diri Tanrı’yla ilişkimizi aydınlığa getiren bu yiğitin çarpıcı ilerleyiş evrelerine eğilmenin yararı yadsınamaz. “İlyas peygamber (İbrahim de) bize benzer bir insandı” (Yakup 5:17). İbrahim’in yolculuğunda dört ayrı konum belirmekte. Bu yerlerin betimlediği yaşam gerçekleri ve deneyimleri kendi yolculuğumuza da bol ışık saçabilir.

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

l. UR’DA KÖSTEKLİ BOCALAMALAR

(Yaratılış 11:27,28; Resuller 7:2,3)

Babalarının adı Terah olan bu seçkin aile Mezopotamya’nın namlı kenti UR’da ün kazanmıştı. UR gelişmiş bir ticaret merkezi, kültür barınağıydı. Olanakları çok geniş bir yerleşim odağı. Bazı arkeologların gözlemi uyarınca bu kent Şinar’ın (bkz. Yaratılış 10:10) [Sümer] içindeydi. Zaman, İ.Ö. yaklaşık 2000’dir. İbrahim’in ailesi UR’da başarı kazanmış, nam yapmış iş adamları. Bir rivayete bakılırsa tüm aile put imalatı ve satışıyla meşguldu; önceki çağların çok geçerli bir ticaret koluydu bu. O dönemin insanı putlar yapıp onlara tapınırdı. Süratle, ustalıkla bu uğraşı başarılı bir ticarete dönüştürmenin yollarını buldu niceler. Evreni dolduran diri Tanrı’nın bilinmediği bir dönem. Oysa egemen Tanrı kendisini özel vahiy yoluyla tanıtan Yaratıcı-Kurtarıcı’dır (bkz. Yeşu 24:2).

Tanrısal vahiyle, UR’u bırakıp KENAN ülkesine gitmeyi içe-ren buyruk Abram‘a ulaştı, onun aracılığıyla tüm aileye açık-landı (bkz. Yaratılış 11:31; Resuller 7:2,3). Baba Terah başkan durumunda ev halkına öncülük etti. Haran adında bir kardeş UR’da öldü. Onun oğlu Lut yolculuğa katıldı. Amaç, yeniliğe kavuşmuş yaşama özgü yepyeni bir yurt. Adı YAHWEH olan diri Tanrı vaat ettiği süt ve bal akan KENAN ülkesine yönelti-yordu onları. Soyut kapsamda kurtarıcı Tanrı’nın günahlılık ve bilgisizlikte dolap beygiri gibi dönüp duran insana uzattığı kayra ve sevgi çağrısıdır bu. Yaşam doluluğuna, bilgeli düzene çağrı. Tanrı’nın, Mesih’in özelliği herkesi kendisine çağırmak-tır: “Ey susayanlar, sulara gelin… Kulak verin, bana gelin. Dinleyin ki yaşayasınız” (Yeşaya 55:1,3; bkz. Matta 11:28-30).

Abram’la ailesi putlara, yalancı tanrılara tapınılan UR’da Yaratan-Kurtaran Tanrı’dan uzaktılar. Bedenden doğup da ruhtan doğmayan doğal insanın görünümü budur (bkz. Yeşaya 59:2; Yuhanna 3:6). Mesih’in kanıyla arıtılan günahlıya Tanrı şöyle seslenir: “Seni UR kentinden çıkaran RAB BEN’İM” (Yaratılış 15:7). Betim kullanımıyla Tanrı’nın bildirisi böyle açıklanır. Bu nedenle, Sevinç Getiren Haber denir O’nun kay-rasal sağlayışına. Çağrısına uymak bunun gönencini bulmaktır

Günahlıyı günah tutsaklığından tanrısal özgürlüğe kavuşturan kurtarıcı Mesih onu vaat ettiği yere yöneltir.. Bambaşka bir ortama, hiç bilinmedik aşamaya. Abram’la ailesi coğrafik bir seyahate çıktı. Kutsal Ruh’un dürtüsü ardından günaha rest çeken inanlı, kayrayla arıtılmış insanın yetkisiyle ruhsal KENAN ülkesinin yolunu tutar. Bundan öte Tanrı kurtarışının gönencinde kutsal bir yol yürüyecek, egemen RAB’bin sürekli yönlendirmesiyle şükran dolu bir yaşam yaşayacak. Betim kullanımıyla konuşurken, vaat ülkesi KENAN’ın sonsuz yaşam ya da cennet olmadığı vurgulanmalı. Bazı kuşaklarda bu yanlış yoruma yer verilir. Cennetin başkalığı, parlaklığı yeryüzünde hiçbir duruma benzetilemez. Cennet şu anda dille anlatılamayan apayrı bir görkem ve yücelik ortamıdır. Ama günahlıyı kayrayla arıtan ve kurtaran Tanrı şimdiki yaşam yolculuğunu cennete dönüştürmek ister.. Kurtarıcı Mesih’in sağladığı yeniden doğuşla, putlar arasında günü zehir eden UR’dan ayrılıp süt ve bal akan KENAN ülkesine giriş budur.

Yeni Antlaşma’da bu aşamaya gelenden ‘ruhsal insan’ olarak söz edilir. ’Ruhsal insan’a karşı ‘cansal insan’ı görürüz [doğal, nefsani] (bkz. I Korintoslular 2:14,15). Öz metinde bunlar pnevmatikos ve psihikos diye tanıtılır. İlki yeniden doğan, sonraki ise yeniden doğuş nedir bilmeyen. İlki ruhsal kavramla donatılan, sonraki sadece canı aktif ve egemen olan. Buradan öte bilgisiz; ruhsal gerçekleri ayırt edemeyen, değerlendire-meyen doğal insan. İlki günahlı UR’da tüketilen doğal varlığın görünümü, sonraki vaat ülkesi KENAN’a giren, orada kutsal Tanrı’nın huzuruyla mesrur olan, gönenç bulan insan. Bir yerden öbür yere geçiş salt imanladır.

Cansal insan UR’da konaklamış. Orada ruh ve ruha ilişkin kavram işlerlikte değil! Buna karşı din ve dinsel uygulamalar bol olabilir; ne var ki, bunlar töre ve biçimden öteye tek adım atamaz. Günah ve günahlılık kavramı eksik. Ruhsal bocalayışla kutsallık arasındaki ayrım nedir bilinmez! Tanrı’nın katında dinselmiş ya da dinsel değilmiş, bunların pek önemi yoktur. Çünkü ikisi de UR’un günah tutsaklığında düğümlenmiş. Birinin Tanrı’ya inanmasıyla öbürünün Tanrı’ya inanmaması arasındaki ayrım sadece yüzeyseldir. Her ikisi de günahlılıkta, günahlılığında diretmekte. Onlara UR’dan çıkış, Tanrı’nın gösterdiği parlak ufuklara, KENAN ülkesinin doluluğuna giriş zorunlu. Rab İsa Mesih’in kurtulmalığıyla yeni yönü seçeni bambaşka yöntem beklemekte. Bunu tepen cansal insanın akıbeti UR’da ölüp cesedini orada bırakmak olacaktır.

Abram’la ailesi Tanrı çağrısını değerlendirdi. O’nun egemen istemi ve tasarısıyla yönlendi (bkz. Yeşu 24:2,3). İmanın cesaretli adımı onları muzaffer yaşama çekti. Bunun için insanlığın kurtarıcısı İsa Mesih, “İnsan yeniden doğmadıkça Tanrı’nın hükümranlığını göremez” der (Yuhanna 3:3). Tarsuslu Saul pek çok okumuş, sivrilmiş, kendine güvenmiş biriydi. Ne var ki, cansal varlığı bencillikle, büyüklenmeyle, kendinden olmayanlara karşı kinle doluydu. Ne zaman ki, dirilen Mesih’i yücelerde gördü, bambaşka yaşama kavuştu; dipdiri imanının sevinciyle kendisi gibi başka inanlılara şunları yazdı: “Sizler de suçlarınızdan ve günahlarınızdan ötürü ölü kişilerdiniz. Bir vakitler siz de bu işleri yaparken, havayı kaplayan yetkilerin başkanına uydunuz. Bu dünyanın çağdaş gidişine uyarak vakit geçirdiniz. Şimdi söz dinlemezlik oğullarında işleyen şeytansal ruh budur. Bir zamanlar hepimiz onlar gibiydik; bedenimizin tutkuları uyarınca davrandık. Bedenin ve düşük aklın istekleri neyse onları uyguladık. Bütün ötekiler gibi, biz de doğal yapımız gereği tanrısal öfkenin çocuklarıydık. Ama Tanrı’nın acıması öylesi zengindir ki, suçlarımızın içinde ölü olan bizleri Mesih’le birlikte yaşama getirdi. Kayrayla kurtulmuş bulunuyorsunuz. Tanrı Mesih İsa bağlılığında bizleri O’nunla birlikte diriltti, O’nunla birlikte göksel yerlerde oturttu. Öyle ki, gelecek çağlarda kayrasının aşkın zenginliğini Mesih İsa bağlılığında bizlere sağlanan iyi yüreklilikle belgelesin” (Efesoslular 2:1-7)

Abram‘la ailesi UR’dan ayrılınca kentte kalanlar onların seçimini, güdüsünü yadırgadı. Hiç kuşkusuz kendilerince önemli sorular sordu: “Niçin, nasıl, neden, nereye, ne vakit?” Cansal seyirden ruhsal yönteme geçenlerin kafalarda biçimlendirdiği soru dizisidir bunlar. Çok doğaldır; çünkü “Cansal insan Tanrı Ruhu’na özgü konuları ağırlayamaz. Çünkü bunlar ona akılsızlık gibi gelir. Onları bilmesi de olanaksızdır. Çünkü bu konular ruhsal yolla kavranır” (l Ko-rintoslular 2:14). Öte yandan KENAN ülkesinin yolunu tutana bu yöntem, bu seçim tektir, parlaktır. Bunun dışında bir yeğleme düşünülemez; yoktur da. Ne var ki, UR’dan iman çıkışı dokunulmazlık hisarıyla savunulmuyor. Bu yolu bozmaya, tıkamaya hazır engeller, sürçmeler, çelmeler her an belirebilir. Çünkü şimdiki konutumuz düşük bedendedir.

Abram‘la ailesi o dönemde ’Verimli Yarımay’ olarak bilinen yol yörüngesini izleyecekler. Gerçi UR’dan KENAN’a, doğudan batıya götüren dosdoğru bir seyahat düşünülebilir. Ama bu başarılamayacak türden bir yolculuktur. Yarımayın göbeği çöldedir; çöl ise geçit vermez. Yarımay biçiminde göze çarpan yol herkesin seçtiği yoldur. Bu yol, Fırat’ın verimli kıyılarını izleyerek kuzeye tırmanan, tepede batı ve güneybatı doğrultusuna kıvrılan uzun ama doğal yoldur. Konusu edilen aile bu yolu izleyerek KENAN ülkesine kuzeyden girecek. İman yolcusunun seyahati uzun ama parlaktır; kararlıdır. Tanrı’nın vaat ettiği yere varmak için sabırla, duayla, katlanışla, dayanıklıkla aşılması gereken yol.. Bu yol, ‘rahata kavuşulan’ yer olarak bilinen hedefe götürür. Yolculuk tek başına değil. Kutsal Ruh inanlının önderi ve yöneticisidir, Tanrı’nın canlı Sözü inananın pusulasıdır.

Kuzey noktasına dokununcaya dek yol içaçıcı, refahlandırıcı geçti. Fırat’ı izleyen güvenli ilerleyiş. Sıkıntı oluşturabilecek bir görgüye pek rastlanmıyor. Ama karşılarında çok önemli bir aşama gerekçesi dikili. İman yaşamının başlangıcı sevinç ve heyecan uyandırıcıdır. Varlığa dinçlik-dirilik sağlayan yolculuğun ilk adımları güzelliklerle çevrili. Kutsal Söz’de buna‘ilk sevgi’ deniyor. Ne var ki, o ‘ilk sevgi’ aynı kalmıyor. Engeller yol boyuna serpili (bkz. Vahiy 2:2-5), başlangıçtaki imanın kayması olanaklı.

II. HARAN’DA KENETLİ YILLAR

(Yaratılış 11:31b; Resuller 7:4)

“…ama Haran’a geldiklerinde oraya yerleştiler” (Yaratılış 11:31b). Haberci Pavlos mektup yazdığı insanlara şöyle konu-şuyor. “Ama ben, kardeşlerim, sizlere ruhsal insanlarla konuşur gibi konuşmadım. Tersine bedensel kişilerle, Mesih bağlılığında çocuklarla konuşur gibi konuştum” (l Korintos-lular 3:1). Bedensel [sarkikos]. Bu iki kesimde ‘Ama’ sözü dik-katten kaçmamalı. Pavlos’un mektubunu alan Korintoslular eski çeviride dendiği gibi nefsani (doğal) değil, cismani (bedensel) kişiler! Cansal ya da doğal kişi yeniden doğuşta ruhsal aşamaya gelecek. Normal yükseliş bu, kurtarıcının tasa-rısı bu.. Buna karşın, Mesih’in kurtulmalık kanıyla arıtılmışken bedensel düzeyde kalan, yerinde sayandır göksel eleştiriyi hak eden kişi. Günahlı UR’dan kutluluk ülkesi KENAN’a ayrılan Abram’la yakınları HARAN’da takılıverdi. Ruhsallığa ulaşamayan kısır döngülü yaşam biçimine kenetlendi.

O dönemin yarımay yolcusu büyük bir merkez olan HARAN’ı (Anadolu’nun önemli kalıntılarından. Türkiye’de. Suriye sınırında.) dinlenme ve nevale sağlama yeri yapardı. Onlar bu gerekçeyi bitirdikten sonra yolculuğu sürdürecekken HARAN’a yerleşiverdiler. Tanrı’nın çizdiği güzergahı (geçilecek yer) beğenilerine göre düzenlemeye kalkıştılar. İman yolculuğunda her zaman sırıtan tehlikedir bu. Çoğu kez Mesih inanlısı yaşamıma uygulayım getireyim derken yaşamı kendisini uygulayıma sürükler. Tornadonun karşılaştığı her nesneyi süpürüp götürmesi gibi. Fizik biliminde termodinamikten anlayan entropi devinimine başvurursa bunu daha da iyi anlayabilir. Ailenin reisi Terah UR’a veda etmişti; ama UR kendisine elveda demedi. Abram‘la ailesi HARAN ovası gibi sulak, verimli, kazançlı bir yeri hiç görmemişti. Her doğrultuda bolluk-bereket. UR’u gölgede bırakıyor. Burada ne güzel iş yapılır! Neden bu yere yerleşmiyelim? Nasıl olsa putları geride bıraktık; yaşamımız değişti. KENAN’a gidip de ne yapacağız sanki! Yazıklar olsun, bolluk merkezi HARAN o parlak yolculuğu molozlarla tıkadı. Bu yer onlara, “Yolcu yolunda gerek!” özdeyişini unutturdu. Geride bırakılacak yer değildi doğrusu HARAN. UR’da onları tutsak kılan madde ve para sevgisi sanki geri tepti. Gerçi yaşamları değişmişti; ama önceki yaşam biçimi onları sımsıkı tutuyordu. Bunlardır yeni inanlıyı tuzağa düşürmek isteyen günah ve yararcılık çekişleri. İnanlının karşısında dikili çalkantı düzenleri.

HARAN — Aşur dilinde Harranu (Ana Yol) — verimli yarımay üzerinde çok önemli bir kavşaktır. Bu tarihsel kent İ.Ö. 3000 yılında bilinen bir yerdi. Fırat ırmağının kolu Belik kıyısında kurulu çok eski bir merkez. O çağın önemli başkenti Nineveh’yi, Karkemiş’i, Damask’ı (Şam) birbirine bağlayan önemli yer. Ay tanrısı Sin‘in geniş çapta ilgi toplayan bir merkezi. Hem de ticaret bağıntısı (bkz. II Krallar 19:21; Yeşaya 37:12). Her dönemde ön sırada beliren yer. Hezekiel HARAN’ı başka önemli kentlerle birlikte Akdeniz’in ticaret limanı Sur ile bağıntılı bir merkez olarak tanıtıyor (bkz. Hezekiel 27:23). KENAN’a doğrulan aile böyle çekici bir kentte takılı kaldı. Bu üzücü takıntı İbrahim’i tarihte bir dipnot niteliğinde bırakabilirdi. Ne var ki, egemen Tanrı çağırdığı kişiyi itip atmaz: “Tanrı’nın bağışları ve çağrısı geri alınmaz” (Romalılar 11:29). Öte yandan somut iman sarsılsa da yozlaşmaz: “İbrahim umutsuzluğa karşın umutla birçok ulusun babası olacağına iman etti…” (Romalılar 4:18a)

Tanrı’nın tasarısı başka, yolunu ruhsal doğrultuda sürdürmeyen sarsıntılı inanlının adımları başka. HARAN’da yollarından sapanlar sanki sınıfta kaldı (ipka). Kente Nahor adını bile verdiler (bkz. Yaratılış 24:10). Nahor, işin sonunda HARAN’a yerleşen kardeştir. Başka bir kardeşin adıysa HARAN’dı —Lut’un babası— ki, o UR’da ölmüştü (bkz. Yaratılış 11:28). İşte bu kent aileyi sanki büyüledi. O yere kendi adlarını bile taktılar. Ne var ki, RAB’be KENAN’da sunaklar dikmeye çağrılan AbramHARAN’da tek sunak olsun kuramadı. Bu uygulama KENAN ülkesini bekliyordu. Konu ruhsal yolculuğa betim niteliğinde kullanılınca bazı insanların belirgin heyecanla, hayranlıkla belki de merakla kurtarıcıya dönerek UR’un günahlılığından ayrıldığı görülür. Gelgelelim yolculuğun zayıf, bunalımlı döneminde bir günah, bir çıkar, bir baskı, bir alışkı, bir korku ve bu türden bir sarsıntı canı ruhsal bakımdan HARAN’da kenetleyiverir. Baba Tanrı’nın tasarısına direnişle kendilerince biçimlendirilen bir yaşam seyrine dalarlar. İnanlının yolculuğunda günah şu ya da öbür biçimde sırıtmaya başlar, çirkin kellesini yavaş yavaş yükseltir. Bu sinsi düşman günahın oyunlarına kayıtsızlık sarsıcı sonuçlar getirebilir. Kutsal Söz’de şu uyarı vugulanır: “İmana dayanma-yan her şey günahtır” (Romalılar 14:23c).

Bireyin çeşit çeşit puta tapınılan UR’dan ayrılışını HARAN görgüsü izleyecektir. Umulur ki öyle olmasın! Ama bu tehlike noktasıdır. Abram da aynı görgüye kapıldı. Tanrı’nın çizdiği yöntemden sapmak yolculuğu sekteye uğrattı. Önce belirtildiği gibi O’nun özelliği çağırmaktır. İsa Mesih insanlara hizmetini dört dörtlük bir çağrıyla açtı: “Vakit doldu, Tanrı’nın hüküm-ranlığı yaklaştı. Günahtan dönün, Sevinç Getirici Haber’e iman edin” (Markos 1:15). Tanrı’nın Sevinç Getirici Haber’i en önemli çağrıdır. Tanrı’yı değerlendirmenin yolu çağrısını amaçladığı noktaya götürmektir. İstemine uyum budur.

İman yolculuğu, Tanrı çağrısını gereken ciddilik kapsamında ağırlayamayan kazazadelerle serpilidir. Seyahatini bitireme-yenlerle. Ne yazık! “Dimas sevgisini şimdiki çağa çevirip beni bıraktı” (II Timoteos 4:9). Roma’da bunları yazan Pavlos’un yüreği burkuldu. Pavlos şunları da yazdı: “Öte yandan, her kimin yaptığı iş yanıp giderse o kişi zararını çekecek. Ama kendisi kurtulacak. Ne var ki, bu kurtuluş ateşten geçercesine olacak” (l Korintoslular 3:15). Yine başka bir haberci şöyle der: “Bizlerden ayrıldılar. Ne var ki, bizden değildiler. Bizden olsalardı bizimle kalırlardı. Ama ayrıldılar ve tümünün bizden olmadığı açığa çıktı” (l Yuhanna 2:19)

Güncel uğraşlar, kovalayışlar, aldanışlar, mallar, HARAN’da oyalanmalar hep yanıp gidecek; kişi zararını çekecek. Mesih’in sağladığı arınma ve kurtuluş daima ufuğa bakan, durmadan gelişen iman ilerleyişidir. Alt edilemeyen engeller, çekişler tuzaklar, günahlar, iman yolcusunun gidişine çelme takmaya her adımda hazır bekliyor. Ne der Pavlos? “Gözlenen amaç, şeytanın bize karşı işine gelen ortamı elde etmemesidir. Kuşkusuz onun düzenlerinden habersiz değiliz” (II Korin-toslular 2:11). Bu uyarıya koşut olarak şu isteklendirme sözlerini vurgular o: “Ne var ki, kazanç saydığım her şeyi Mesih yararı açısından zarar getirici saydım. Dahası var: Rabbim Mesih İsa’nın üstün bilgisi yararına, her şeyi olduğu gibi zarar getirici saydım. O’nun yararına her şeyi fırlatıp attım. Ve Mesih’i kazanmak için bunları pislik saydım. Öyle ki, O’nunla tam birleşeyim. Ruhsal yasaya uymakla kazanılan kişisel doğruluğa artık bel bağlamayayım. Tersine, Mesih’e imana dayanan doğrulukla donatılmış bulunayım. Tüm isteğim Mesih’i ve dirilişinin gücünü bilmek, O’nun çekmiş olduğu işkenceleri paylaşmak, O’nun ölümüyle O’nun gibi olmaktır” (Filippililer 3:7-10)

Bu dönümde İncil yöntemini aydınlatan önemli iki kullanıma değinmemiz yararlı olur: Kazanmak, zarar görmek. Öz metinde ktaomai, zimioo. İlki şu yerlerde geçiyor ve olumlu ilişkide kullanılmıyor (Luka 18:12; Resuller 1:18; Matta 10:9). Bunlara karşı kazanılması gereken olumlu değerler ruhsal kapsamdadır (bkz. Luka 21:19; l Selanikliler 4:4). Zarar görme ilişkisinde şu ayetler üzerinde çalışmanız yararlıdır: (Matta 16:26; Markos 8:36; Luka 9:25; l Korintoslular 3:15; II Ko-rintoslular 7:9; Filippililer 3:8). Bu ayetler gerçek kazancın ve gerçek zararın niteliğini ışığa çıkarır. Mesih inanlısı neyin kazanç neyin zarar olduğunu kesenkes tanımaya ve bu doğrultuda karar vermeye zorunludur. Yaşam yolculuğunda gerekli gösterge budur.

İnanlı ciddilikle kendisinden sorsun: Şimdiki çaba ve uğraşlarım yolun sonunda kalıcı değerlerden yoksun kaldığımı mı gösterecek acaba? Bazıları kendilerini eninde sonunda zarar sütununda gösterilen çabalar ardından koşmuş kişiler niteliğinde bulacak. Örneğin, sonsuzluk özelliğini taşımayan nesnelere yapışmış, bunları kendine önemli yapmış: • İkinci bir eve nasıl sahip olabilirim?
 • Son model otoyu nasıl elde edeyim?
 • Nasıl kilo vereyim? Onları toplamaması gerekirdi.
 • En güzel tatili nerede geçirebilirim?
 • En çağdaş giysileri nasıl sağlayabilirim?

Ve bu sıradan ardı hiç kesilmeyen sorular zinciri. İman yöntemi bu mudur?

Abram’la soyu coğrafik varyantı seçtiklerinde ruhsal yolculukları kenetleniverdi. Kurtarıcı İsa Mesih’e bağlılığını öne süren herkes kendisinden sormalı: “İman yolculuğunda ilerleyişim neyi gösteriyor? Acaba ben de yolun yarısında takatten kesilerek yolculuğumu, duygularımı okşayan bir yararcılıkla mı değiştirdim?” Görünüme bakılınca baba Terah kenetlenen yolculuktan rahatsız olmadı. Olamazdı da.. HARAN’ın çekiciliği daha parlak duyguları alt ediverdi: İş, kâr, konfor, başarı, san, nam ve daha neler! Tümü HARAN’da. Bu türden tuzaklar pek çok inanlıyı tavladı ve tavlamakta. Terah 205 yaşındayken amaca varamadan HARAN’da öldü. Abram yetmiş beş yaşındaydı. Belki Terah’ın küçük oğluydu. Abram HARAN’da kaç yıl oyalandı? Çok önemli bir soru.

Ne yazık ki yanıtı verilemeyen bir araştırma! Verilebilinseydi önümüzdeki olgular daha da bol aydınlığa kavuşabilirdi. Yine de HARAN’da duraklama süresi kısa değildi. Tanrısal hizmette değil, tersine kişisel yararcılık doğrultusunda yatırım! İnanlı bir düşünür şimdiki yaşamın ötesinde inanlılara ilişkin bilgi değiş tokuşunu şu biçimde hayallendiriyor: —Ölümünün nedenini söyler misin? —İşim uğraşlarım kalp sektesi getirdi. — Ya seninki? —Fazla kilo. —Ya seninki? —Açlık. —Seninki? —Merak ve kaygı. —Seninki? —Hızlı sürmem nedeniyle trafik kazası. —Seninki? —Hastalık, yaşlılık. —Sen? —Kurtarıcı Mesih’e kesin bağlılığım nedeniyle işkenceyle hayatımı verdim. İman yolculuğunu ciddiye alanların yanı sıra, yaşamını HARAN’da noktalayan inanlılar da bulunacak cennette.

Yıllar boyu HARAN yavanlığı. Evet kazanç, bina, arazi, apartman katları ve bunlar. Buna karşı ruhsal boy alma, imanda gelişme, Mesih adına belirgin tanıklık, paydaşlıklara katkı, dua hayatı, sunak kurma ve bu türden kalıcı uğraşlara ya zaman verilmemiş, ya da çok az verilmiş. Bu durumda günah kendine özgü sinsilikle varlıkta çöreklenmiş, inanlıyı sanki uyuşturmuş.

Şaşılacak gelişim: Baba Terah HARAN’da ölecek. Yolculuk başka biçime girecek. İnanlının varlığında bencillikten beslenen engeller zinciri ölmeli ki, can HARAN’dan çıkış buyruğuna uyabilsin. Daha doğrusu o kadın veya erkek bu türden engeller karşısında ölsün ve özgür can iman yolculuğunu sürdürsün. Birçok inanlının yaşamında ilerlemeyi önleyen Terah’lar var. Belki baba, belki başka bir engel. Kısacası, inanlının onu çağıran diri Tanrı’ya kesin uyrukluğunu kenetleyen önlemeler.. Tüm manialar giderilsin, yol imanla döşensin, yaşam yengiyle sevinsin.

Önceki dönemlerde çaylar dereler köprüyle bağlanmadan, taşkın sular güçlü atlarla aşılırdı. Atın yönlendirilmesi özel ustalığı gerektirirdi. Binici gözlerini akıntıya dikerse beyni karıncalanırdı. Uyumun yitirilmesi atla binicinin sulara gömülmesiyle sonuçlanabilirdi. Usta binici gözlerini ağaçlara, tepelere, kayalıklara doğrultursa dere güvenle aşılır, karşı kıyıya selametle varılırdı. İnanlının yaşam yolculuğu buna benzer. Tanrı Sözü’ndeki isteklendirme ne denli uygundur! “Gözlerimizi görülen şeylere değil, görülmeyenlere dikiyoruz. Çünkü görülen şeyler geçicidir, görülmeyenlerse sonsuzdur” (II Korintoslular 4:18).

Seyahatin başlangıcında Nahor aileyle birlikteydi. Eyvah! HARAN’a öylesi bağlandı ki, hiçbir güç artık bu yerden sökemezdi onu. Tıpkı onun gibi öbürleri de benzer bağlılıktan koparılamazdı. İman yarışı mal-mülk kovalayışına yutuldu. Her geçen gün daha da çok varlıklı olmak iştahı canlarda egemenliğini kurdu. Nahor’un serveti öylesi arttı ki, HARAN’ın önde gelenlerinden oldu; tüm kente kendi adını bile verebildi(bkz. Yaratılış 24:10). Gayrı Tanrı’nın çağıran sesi değil, borsanın kıpırdanışı kulaklarını okşuyordu.

Bu Nahor Laban’la Rebekah’ın büyükbabası oldu. Torun Laban tek Tanrı inancından ayrılmıştı (bkz. Yaratılış 29:4,5; 31:19,30,34). Acı olgudan üzücü bir sonuç çıkmakta: İnanlı insan HARAN’ı severek oraya yerleşirse, çocuğu yarım gönüllü Mesih bağlısıdır, torunu Mesih’i bırakmıştır. Tek umut onu izleyen kuşakların yeniden doğuşa kavuşmasıdır.

Abram‘a ne oldu. Kendisini çağıran Tanrı’dan ayrılamayacaktı bu adam. UR’dan onu yönelten RAB’bin ikinci ve kesin çağrısını duydu (bkz. Yaratılış 12:1-3; Resuller 7:4). Abram da HARAN’a yerleşmiş gibiydi. Ama RAB’bin tasarısı başkaydı; onu ve ailesinden birkaç kişiyi o sıkı kenetten kurtardı: “Tanrı’nın bağışları ve çağrısı geri alınmaz” (Romalılar 11:29). Bu gelişimi Y.A.’da kilisenin ilk şehidi Stefanos’un taşlanarak öldürülüşünden önce, katı din adamlarına duyurduğu o güçlü ve düşündürücü konuşmasından duyuyoruz: “Babasının ölümünden sonra Tanrı onu oradan bugün sizin yaşadığınız yere gönderdi” (Resuller 7:4). Öz dilde bu metoikizo’dur ki, evini nakletti, taşıdıolarak çevirmek daha doğrudur. Anlaşılacağı, Tanrı Abram’ın rahat ve konforlu yuvasını, işini gücünü bozdu, onu kendi kararlaştırdığı yere taşıdı. Aynı söze 7:43′de de rastlanır: “Ben sizleri kaldırıp Babil’in ötesine götüreceğim.” Abram‘a kalsaydı HARAN’da çok rahat olduğunu sanıyordu o. Bazı inanlıların cansız, heye-cansız, tanıksız bir yaşam biçimine daldığı gibi.. Mesih senle beni maddesel bolluk bereketle dolu bir yaşama çağırmıyor. Tersine, iman yolculuğunun gerektirdiği güçlüklere, gereğinde akla gelmedik fedakarlıklara çağırıyor. Ödülü ileridedir.

Abram‘ı UR’dan KENAN’a çağıran Tanrı tasarısını onun keyfine uyar kalıba sokmadı. Böyle bir gelişimde değişen biri durumunda kalırdı! Kendisi hiçbir ortamda değişmeyen RAB’bin peygamberliği, vahiyi, buyruğu, programı değiştirilemez (bkz. Malakya 3:6). Bunu böyle sanan tökezlemesine zemin hazırlayan kaldırımı döşemektedir. RAB’bin İbrahim’e ilişkin HARAN takıntısından çok daha parlak tasarıları vardı. Mesih’e inanan kadın ya da erkek, genç veya yaşlı olabilir ki ruhsal uyuşuklukla kenetlenmiştir. Onu günah egemenliğinden kurtaran Mesih bu kez aynı kişiyi bencil-günahlı takıntılardan kesip kurtarır, KENAN’a yöneltir: Çekici yersel bağlantıdan hiç kopmayan kalıcı bağlara. Bunu O’nun sevgisi ve ilgisi bütünler. Hem şimdiye yaslanma hem de sonsuza dayanma ekşimiş yemekle mideyi tatmine çalışmaktır. Mesih’in şölen sofrası dururken.. Çok üzücüdür; birçok Mesih bağlısı kendini sarsıntısız, kazasız, acısız bir yaşantı sonrası sonsuz güvenlik-esenlik diyarında bulmak ister.

Abram HARAN’ı bırakınca 75 yaşındaydı (Yaratılış 12:4).Yaşamı-durumu güvenlikteydi. Şimdi ise belirsiz bir yarına yelken açıyordu.. Konforlarla dolu yazlık ve kışlık evlerde değil, çadırlarda göçebeliğe. Apayrı, ama onaylı yaşam biçimine. Artık Tanrı’nın yönetiminde özgür bir yolcuydu o. Seven Rab’bin her inanlıyı bu biçimde yol arkadaşı kılması O’nun temel isteğidir. Bu sağlayış Kutsal Kitap’ta şöyle betimlenir: “Yuvasında devinim oluşturan kartal gibi, yavruları üzerine kanatlarını çırpan, kanatlarını gerip onları alan, kanatları üzerinde onları taşıyan RAB, sadece O onlara yol gösterdi” (Yasanın Tekrarı 32:11,12a).Tanrı’nın amacı iman yolcusunun refahlı yuvasını karıştırmak, onu en basiretli biçimde uçmaya alıştırmaktır. “RAB’bi bekleyenler güçlerini yenilerler; kartallar gibi kanat gerip yükselirler. Seğirtirler ama yorulmazlar; yürürler ama zayıflamazlar” (Yeşaya 40:31). Ters esen fırtınalara karşı kanat germek. İnanlı ancak bu biçimde eğitilebilir ve yetkinliğe iletilir. Kurtuluş Tanrı’nın kayrasıyladır, iman yolculuğunda başarılı, muzaffer yükselme de aynı kayrayladır. Birçok inanlıda görüldüğü gibi, Abram da bir ara uyuşukluğa daldı, ama ardından uyandı, canlandı, yöneltildi. Bu aşamada direnişe rastlanmaz. Tanrı’nın üç yönlü çağrısı ona yeniden geldi:

•  Toprağını bırak
•  Hısım-akrabanı bırak
•  Baba evini bırak
Bunlardır iman yolculuğunu sağlıklı yapan öğeler. Engelleri korkuları kaygıları ve ağırlık çektiren günahları atarak kartalın yavrusu gibi RAB’bin kanatları üzerinde kesin güvenlikle uçmak, gitgide daha da yükseklere tırmanmak. Bu inanlıya üç yönlü vaatler uzatılır:
•  Seni kutluluk kaynağı yapacağım
•  Seni kutlayanları kutlayacağım
•  Senin aracılığınla yeryüzünün tüm kuşakları 
  kendilerini kutlayacak (12:1,2,3)

III. KENAN’DA GÖNENÇLİ OLAYLAR
(İbraniler 11:8,9)

Abram‘ı İbrahim yapan (bkz. Yaratılış 17:3) gerçek yolculuğun bu dönemde başladığını söylemek yanlış olmaz. Artık o yaşam doluluğunu betimleyen KENAN’ın yolcusudur. Kolay bir yolculuk değil! Kartal yavrularının uçuşu öğrenmesi de olduk-ça güçtür. Ama kartal tavuklara katılıp toprağı eşmeye, kümes-te tüneklemeye değil, en yükseklerde güvenlikle uçmaya atan-mıştır. Bunu değiştirmek kuşlar kralının aklına giremez. Artık Abram‘a güvenlikli bir kent yoktur. Y.A. bunu şöyle anlatır: “Çünkü mimarı ve kurucusu Tanrı olan sağlam temelli kenti gözlemekteydi” (İbraniler 11:10). KENAN’a yolculuk yeni sevinç, taze gönenç, yozlaşmayan dinçlikle belirir. Abram’la Sarah rahatlık getiren evlerinde değil, çadırlardadır. Bu yolculuğun parlak bir özelliği vardır: Her uğranan köşede bir sunak kurup Tanrı’ya tapınmak, kısacası kurtarıcı İsa Mesih’i insanlara tanıtmak (bkz. Yaratılış 12:7,8; 13:4,18; 21:33; 22:9; Matta 28:19; Yuhanna 15:16; Resuller 8:4; Romalılar 1:13; II Korintoslular 2:12). Onlar HARAN’dayken tek sunak kurulamamıştı. HARAN halkı onlardan gerçeği öğrenebildi mi acaba? Buna karşı, KENAN’da art arda sunaklar yükseldi.

Putlara tapan yerli KENAN insanları merakla soruyordu: —Kimdir bu insanlar? —Tek Tanrı’ya tapan acayip bir azınlık. Bu Tanrı onları taa UR’dan, sonra da HARAN’dan çıkarmış, bu topraklara yöneltmiş. Gerçekten onların iman yolculuğu artık doruğundaydı. Anlayamayanların kafasında sorular oluşturan bambaşka bir yolculuk. Buradan öte İbrahim olarak sözü edilen bu insanın tek Tanrı’ya tanıklığı o çevreye taptaze renk getiriyordu. Bu dönemde onun iman yolculuğu bazı ilginç gelişimlere sahnedir: Güneyde Beer-Şeba’ya (YEDİ KUYU)uzanıyor, orada bir ılgın ağacı dikiyor. Ebedi Tanrı’ya (EL-OLAM) yakarıyor (21:33). Bu, YAHWEH’nin en görkemli adlarındandır. İbrahim o yerde Abimelek’le yaptığı antlaşma sonucu KENAN’da ilk toprağa sahip oluyor —bir kuyu ve çevresi— bunun anısı için bir ılgın (tamarix) dikiyor. 7-9 metre boyunda bu yeşil bitki çöle canlılık getiren küçük bir ağaçtır; çölün sıcağına karşı dayanıklılığıyla tanınır. Yolcu bunu görünce çevrede yaşam bulunduğunu anlayabilirdi. Konukseverliği simgeleyen bir bitkiydi bu. Hiç kurumayan yaprakları, dünya çöllüğünde daima diri olan sadakat Tanrısı’nı betimlerdi: O’nunla antlaşmaya girene her durumda yaşam sağlayacağını.. Diktiği bu ağaçla İbrahim Tanrı vaatlerinin ebediliğini tanıtıyor, soyuna karşı her tür saldırı ortasında Tanrı’nın sürekli sadakatini, desteğini kanıtlıyor, ilerideki görkemli çağlara peygamberlik ediyor. Ne demiştir İsa Mesih: “Babanız İbrahim günümü görmenin umuduyla kıvanç buldu. Ve görüp sevindi” (Yuhanna 8:56)

Bu yerde bu dönemdeydi ki, İbrahim’in gönlü derin sevinçle doldu. Çünkü peygamberlik ruhuyla kurtarıcı İsa Mesih’in o görkemli gününü görebildi. YAHWEH İbrahim’e soyu hakkında güvenlik verdi (bkz. Yaratılış 15:5). “Abram RAB’be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı” (Yaratılış 15:6). Bu noktada Tanrı Sözü’nün egemen gerçeğiyle karşılaşıyoruz: İmanla doğru kılınmak. Tanrı inancının, Mesih bağlılığının hiç değişmeyen ana çizgisi, başlangıcı ve sonu budur: “Doğru kişi imanla yaşayacak” (bkz. Habakkuk 2:4; Romalılar 1:17; Galayalılar 3:11; İbraniler 10:38; Yakup 2:23). İman dışında hiç kimse Tanrı’nın kutsal katında tutunamayacak. Ne din-töre uygulamaları, ne hayır-sevap işleri, ne de ataların ananeleri. Kurtarmalıkla günahlıyı doğru kılan Kurtarıcı’ya iman; ve nokta. İbrahim’e bu ne zaman oldu? UR’da olduysa kurtuluş sevinci az zamanda iş-güç uğraşına dönüştü. HARAN’da, iman etkinliğini gösteremedi. Kısacası, İbrahim’in doğrulukla donatılması KENAN’da belirginliğe geldi.

HARAN’da kenetli yıllar, sendeleyen adımlar Tanrı’nın kayra sonuçlamasını gün ışığına getiremiyordu. Dünyasal çaba ve kaygılar kişinin sevincini çalar, sayısız inanlıyı salt bedensel kovalayışlara kısıtlar. Tanrı’nın karşısında kesenkes arıtılıp bunun gönenciyle sevinçten uçmak ruhsal kavramı, diri Tanrı’ya imanı bütünlüğe erdirir. Bunun dışında hiçbir etki imanı yetkinliğe getiremez. İmanla iman arasındaki ayrım dikkatten kaçmasın. Söz dinlerlikle iman yolculuğunu sürdürerek Tanrı’nın gösterdiği ruhsal istirahat yerine ulaşmak, varlığın her günahtan arıtıldığını, ruhun esenliğe kavuştuğunu kesenkes bilmek ve bunu göstermektir. Günahlı kişi Tanrı’nın karşısında artık doğrulukla donatılmış ve kurtulmuştur. Davut’un yakarısı bunun özleminini duyan canın arayışıdır: “Bana kurtarışının sevincini geri ver; istekli ruhla bana destek ol!” (Mezmur 51:12).

Bu dönemde Abram adı İbrahim’e (birçoğun babası)değiştiriliyor. “Artık adın Abram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım” (Yaratılış 17:5).KENAN’da Tanrı’nın bollukları, kutlulukları sınır bilmez. İbrahim’in karşısında taptaze ufuklar açılmış. Burada sunak ardına sunak kuruyor o, putlara eğilen yerli halka kutsal Tanrı’yı, O’nun tekliğini, sevgisini ve yaşam kaynağı olduğunu gösteriyor, kayrasal kurtarışına tanıklık ediyor. Niceler ağzını açıp kurtarıcı Mesih’in adına tanıklık edemiyor. Bunlar HARAN’da gün tüketiyor mu diyeceğiz? Buna karşı KENAN’da şaşılacak zaferler her inanlıyı bekliyor. Yaratılış 14‘de İbrahim’in güçlü dört kralı alt ettiğine, yeğeni Lut’u ve çevresindeki insanları onların elinden, tutsaklığa düşmüşlükten kurtardığına rastlarız. Bunun yanı sıra Melkisedek’le karşılaşıyor, onun elinden ekmekle şarap alıyor. Onun kutlayışına kavuştuktan sonra, İbrahim Melkisedek’e elde ettiği her şeyin ondalığını sunuyor. Melkisedek E.A.’da Mesih’in bir betimidir (bkz. Ibraniler 5:6,10; 6:20; 7:11,15,21; Mezmur 110:4). Gördüğümüz gibi İbrahim KENAN’da üstünlük, verimlilik, yararlılık gönencindedir. İman yaşamını KENAN’da işlerliğe getiren inanlının görünümü budur.

KENAN’da İbrahim’le ailesi bir azınlıktı. Tüm ülke tanrıtanımaz insanlarla doluydu. Bunlar bazı durumlarda ona düşmandı da. Ama kişisel yaşamı zaferle donatılanın hiç kimseden korkusu yoktur (bkz. Romalılar 4:18). Gerçek bağlısı azınlığın gürültülü gösterişli çoğunluğu susturabildiği durum. Günahlıyı kurtaran Tanrı’nın inanlıya açtığı huzur ve dinginlik yolu kişinin kararını ve yeğleyişini bekliyor. Yaşam yolculuğu çetindir. Çoğu kez inanlılar da böyle bir kısır döngüde buluyor kendini. Mesih’in kişiye belirgin çağrısı, yaşam çalkantılarından yalnız O’nun verebildiği rahatadır. İbranilere mektup bu görkemli huzuru, KENAN ülkesine girip çalkantılardan rahata kavuşmakla betimler ve bu huzuru Mesih’in sağladığını vurgular (bkz. 3:11,18; 4:3,8-11). Bu gelişimde inanlı Tanrı’ya sürekli sunak kurar, O’na tapınır, aktif hizmetini sunar. Her tür günahın dışlandığı, her çeşit tutsaklığın bastırıldığı ruhsal aşamadır bu. Basit dinsellikle bilinemeyen, kartal benzeri yükseliş.

KENAN’da başka bir gelişim: İbrahim burada ‘Tanrı’nın dostu’adını alıyor (bkz. II Tarihler 20:7; Yeşaya 41:8; Yakup 2:23).Değinildiği gibi KENAN cenneti betimleyen yer değil. Vaat ülkesi olarak bilinen KENAN cennet huzurunu sağlayamaz. KENAN’da kılıçsız ruhsal savaşlar da var, sürçmeler de. Güllük gülistanlık ileridedir. Haberci Pavlos boğuşmaların ne yolda karşılanacağını kesin güvenle anlatır (bkz. Efesoslular 6:10-18).İnanlı imanla KENAN’a girer, ama şeytanın asıl savaşı burada başlar. Onun amacı, Tanrı’nın öngördüğü yengileri önlemek, inanlının kararlılığını kesmektir. Bazı durumlarda yenilgi de gelecektir KENAN’da. İnanlı en güçlü anındayken zayıftır, saldırılara açıktır. Şeytanın amansızlığı belirgin. HARAN’da yaşayan inanlı saldırı altında değildir. Hele bir KENAN’a girsin! İki yer arasındaki ayrım hemen belirgin olur. İbrahim’in yolculuğu yürek burkucu olgulara da tanıklık etmekte; çok üzücü gelişimler onu beklemekte.

En sağlam imanın bile bir anda kayıvermesi hiç beklenmeyen acıklı gelişimlerdendir. Karadeniz kıyılarında yüzmeye çalışanlar çok iyi bilir. Sığ kumlukta rahat rahat adım atmaktayken, bir an içinde o sağlamlığına güvenilen kum yer değiştirir, yüzmesini bilmeyen kendini sulara gömülü bulur. Bu bilgisizlik her yıl bazıların yaşamına mal olur..

Kutsal Söz şu bilgiyi veriyor: “Ülkede kıtlık oldu…” (Yaratılış 12:10). Öyledir; en parlak iman yaşamında bile kıtlık, yoksunluk, sarsıntı belirecektir. Böyle bir bunalımda ne yapılacak? İmanı etkinliğe erdirmek, Rab’bin egemen gücüne güvenle sarılmak Efesoslular‘daki yüreklendirmeyi akla getirir. Mesih’in her baskıyı gidermeye yeterlikli olduğunu tanımak, O’nun haçtaki kesin zaferiyle mest olmak. Ölümden dirilen Mesih’in gücü yıpranmamıştır. Habakkuk peygamber İbrahim’den 1500 yıl sonra yaşadı. Bu adam kendi tarihinden sayısız gerçeklerle eğitildi ve yüreklendirildi. Kıtlıkta şu içtenlikli ilahiyi yükseltiyor o: “İncir ağacı tomurcuklanmasa, asmalarda meyve olmasa, zeytin emeği boşa çıksa, tarlalar yiyecek vermese de; ağıldan sürü kesilse, ahırda sürü kalmasa da; ben yine RAB ile sevineceğim, kurtuluşumun Tanrısı ile sevinçten coşacağım. YAHWEH RAB, benim kuvvetimdir; ayaklarımı geyik ayakları gibi eder, beni yüksek yerlerin üzerinde yürütür” (Habakkuk 3:17-19).

Ne denli başka olabilirdi tarihsel gelişim, İbrahim Mısır’da sığınma arayacak yerde KENAN’da yeni bir tapınak kursa, her bakımdan yeterlikli EL-OLAM’ın adına seslenseydi! Kendisini ve ailesini bu toprağa yönelten Ebenezer ‘Yardım Taşı’ O değil miydi? (bkz. l Samuel 7:12). Hiç kuşkusuz onun her gereksini-mini sağlayabilirdi. Ne var ki, yengi ortamında yolculuğunu sürdüren inanlının karşısında kolayından çözüm çareleri çekici gelir. Göksel Baba’nın istek ve desteğini ikinci sıraya itmek her inanlının yüzleşebileceği sarsıntı evrenidir. “Sağlam durduğunu sanan düşmemeye dikkat etsin” (I Kor.10:12).

Bu olaya koşut başka bir durumla karşılaşırız: Aşur’un komutanı Yahudi halkının güvendiği YAHWEH’ye meydan okudu, korkudan titreyen bu insanları Aşur’un göz kamaştırıcı varlıklarına bel bağlamaya kışkırttı (bkz. Yeşaya 36:13-17).İblisin kovalayışı Tanrı’ya bağlı inanlıyı doğaötesi bağlılıktan koparmak, iman adımlarını da baltalamaktır. İnanlı salt doğal tutanaklara bel bağlayınca, biraz da kendine güvenince düzenli yolculuk aksar. İman ötesi çözümlerden medet uman, Tanrı kutluluklarını tıkar. Öte yandan, iman tutumu güngünden Rab’bin canı ihya eden yüzüne bakarak varlığa gerekli sağlayışlarla gönenç bulur. Herhangi bir savsaklamaya sürüklenerek Tanrı’nın kutluluklarını kısmak inanlı insanın görgüsü olabilir. Bu üzücü gerçek unutulmasın, iman adımları düğümlenmesin; tersine iman geliştirilsin..

IV. MISIR’DA KATMERLİ KAYGILAR
(Yaratılış 12:20)

Tanrısal tasarı uyarınca yelken gemisinin içaçıcılığıyla ilerlemekteyken güvenli gidişten varyant, düz yolu bırakıp çalkantılı akıntılara kapılıvermektir. KENAN ülkesinde İbrahim Tanrı’nın güngünden yenilenen sağlayışları ortasında kartal gibi uçarcasına yol yaparken gereksiz bir varyant yeğleyişine kaydı. İlerisi sarsıntı-çalkantı oldu; masmavi gök kubbeden bulutlarla örtülü kasvet çöküntüsünde buldu kendini. Molozlu yollara sürüklendi. Sürekli kutluluk gönencinden düş kırıklıklarıyla döşeli patika engebesinde kenetlendi:

•  KENAN’ı bıraktığı anda İbrahim’in yüreği korkuya kapıldı (bkz. 12:11-13)
• Önceden aralarında kararlaştırdıkları gibi Sarah’yı kız kardeşi olarak tanıttı. Gerçi Sarah aynı babadan onun kız kardeşiydi (bkz. 20:12-13). Ne var ki, o dönemin örfü uyarınca eşi olmuştu. Her ikisi de yalana kaçtı.
•  Mısır ülkesine kutluluk getirecekken korkunç belaların gelişine sebep oldu (bkz. 12:17).
•  Puta tapan Firavun tarafından paylandı (bkz. 12:18,19). İnanlı insanın yaptığı bir yolsuzluk sonucu inançsız kişilerce kınanışı aşırı oranda üzücü ve utandırıcıdır.
•  İbrahim Mısır’da tek sunak kurmayı başaramadı.  Düzenle giden tanrısal yolculuğun alabora olmasıydı bu.
•  En üzücü gelişimse, Mısır’da ev hanımına hizmetçi olarak seçtikleri putlara tapınan Hacer’dir. Hacer’in bu seçkin aileye insansal bir kararla girişi İbrahim’in yolculuğunda Tanrı tasarısına insan katkısı getiren bir müdahale oldu. Bunun çektirdiği acılar Tanrı Sözü’nün üzücü konularındadır ve yanıp tutuşan yara kapanmamış, tersine azıtmaktadır.

acer’in Tanrı’ca çağrılan aileye sokulması, o çağın örfü uyarınca İbrahim’e bir oğul vermesi tarihin düşündürücü cilvelerindendir. Genç kadın Tanrı’nın İbrahim’e verdiği vaatlere sahip çıkmaya kalktı. Öncesiz-sonsuz Tanrı İbrahim’le bir antlaşmaya girmişti. Bu antlaşma uyarınca YAHWEH İbrahim’den özel bir soy yetiştirecek, o soydan gelecek bir kişi aracılığıyla yeryüzünün bütün halkları kutlanacak (bkz. Yaratılış 12:2,3; 15:5; 17:4,5).Tanrısal antlaşma İbrahim’in vaadi verene iman etmesiyle tümlüğe geldi. “Ve imanı kendisine doğruluk sayıldı” (15:6). Vaat edilen soy İbrahim’in kendi eşi Sarah’dan gelecekti (bkz. 17:6-8; 18:10). Ne var ki, yaşam yolculuğunun önünde engeller art arda sırıtıyordu.

Çok akıllı genç bir bayandı Hacer. Yaşı yaklaşık seksen olan Sarah’nın artık çocuk yapamayacağını kestiriyordu. Kendisi olabilirdi o doğacak vaat çocuğunun annesi! Bu dönemde çocuksuz bir annenin yerini bayanın hizmetçisi alabilirdi. Hacer kendini Sarah’ya sevdirebildi, onun güvenini kazandı. Sarah’nın aklı ve düşüncesi o oğula sahip olmaktı; nasıl olursa olsun! Yaşam sorunlarının doğal çözümü yollarına kayan inanlının zayıf ve gevşek anı kendisini bir sürü yersiz ve yanlış karara açık bırakır. İbrahim’le eşi Sarah’nın içinden geçmekte bulundukları iman bunalımı onları bu türden aşırı kararlar vermeye zorluyordu. Her inanlı bu sarsıntıya düşmemek için Tanrı’ya yakarsın. Sarah doğal çözüm yolunu seçti, beraberinde İbrahim’i de sürükledi. Kendi isteğiyle Hacer’i İbrahim’e eş kıldı. Ondan doğacak çocuk genç hizmetçinin değil Sarah’nın olacak! Buydu o çağın örfü. Ama Hacer hamile kalınca hanımını hor gördü, doğacak çocuk kendisinin olacağını üsteledi. Başladı evde bir hırıltı. Sonunda Sarah çileden çıktı. İbrahim Hacer’i evden kovmaya zorunlu kaldı. Yedek anne çözümü sökmedi (bkz. Yaratılış bölüm 16 ile ilişik kesimlere).

Hiç kimse Tanrı’nın doğaüstü tasarılarını değiştiremedi; değiş-tiremez de. Bu türden ataklıklar sadece hüzün ve düş kırıklığı getirecektir. Mısır’a inmek İbrahim’in yolculuğunda ters adımdı; başlangıçtan sona dek. Ne yazık! Mısır’da tek sunağa rastlamıyoruz. Tersine, problem ardına problem. Kutsal Söz’de şu düşündürücü aydınlatma yazılıdır: “Genç Samuel, Eli’nin yönetimi altında RAB’be hizmet ediyordu. O günlerde RAB’bin sözü seyrek geliyordu; görümler de azalmıştı” (l Samuel 3:1).İman yolculuğu aksayınca İbrahim kendini böyle bir ortamda buluverdi. Buna koşut bir yolculuğu sürdürmeye çabalayan kardeş ya da kız kardeşin kendisini aynı çıkmazda bulması çok üzücüdür. Dur, düşün! Benzeti açısından seni Mısır’a yönelten etki ya da itki ne olabilir? Mesih’e ilk sevginin soğuması? Be-denin isteği ve çekişi? Esen rüzgarların sürükleyişi? Yoksa ne?

RAB’bin kelamı seyrekleşince, rüyet eksilince, peygamberlik sözü kısıtlanınca dua-dilek aksar, kutsallık kavramı savsaklar, uyuşukluk yavaş yavaş her yanı sarar. Birey Tanrı’nın geçmişteki yöneltişini sadece ıraktan ırağa anımsar, belki de unutur. Ve eyvah, alarm işareti de duyulmaz olur. Hekimlik bunu andıran durumlara letarji demiş. Dinçlik-tazelik geçmişin sayfalarında sanki küflenmiş.

Şükürler O’na! Egemen Tanrı tasarısından, öngörüsünden caymamıştır. RAB Firavun’u kullandı, o da İbrahim’i kınadıktan sonra yurdundan saldı. İbrahim Mısır’ı malca zengin ama ruhça yetim olarak bıraktı. Tehlikeyi kavradığında direnişsiz oradan çekildi. Tazelenen kutluluklar zincirinin başlangıcı oldu bu.

Kendini koşut bir çıkmazda bulan inanlı kişinin çözüm yöntemi bundan ayrı olamaz. Bu tür saplanış KENAN’a dönüşten başka bir çözümle anlatılamaz. Orada güneş yeni baştan parlar, sunaklar çevreyi kaplar. İbrahim sadece Gerar’da bir sunak dikemedi (bkz. Yaratılış, bölüm 20).  İbrahim’le Sarah yüz ve doksan yaşlarında Tanrı’nın mucizesiyle İshak’a kavuşmuş (bkz. Yaratılış 21:1-7), daha sonra Hacer’le İsmail antlaşma yuvasından uzaklaştırılmış (bkz. Yaratılış 21:8-21). Bu parlak yolculuğun doruğu Moriya tepesinde belirgin zafere sahne olacak. Orada bu insan yetkinliğe ermiş imanla, kesin kararlılıkla biricik oğlu İshak’ı Tanrı’ya sunmaya hazır olduğunu belgeleyen içerikli, betimli sunağı dikecekAynı yerde, Golgota’da kurtarıcı İsa Mesih’in haça çakılışına peygamberlik eden sunak.. (bkz. Yaratılış 22:1-19).

Tanrı tasarısına ve yöntemine ters düşen Mısır’da bozgunluk-larla boğuşan İbrahim, KENAN ülkesinde destekleyici anıları oluşturan canlı olayların yüreklendirmesiyle avuntuya kavuştu. “Ve konaktan konağa göçerek güneyden Beyt-el’e, Beyt-el ile Ay arasında başlangıçta çadırının olduğu yere kadar —daha önce orada yapmış olduğu sunağın yerine— gitti; orada Abram RAB’bin adını çağırdı” (Yaratılış 13:3,4).

Sunaksız iman yolculuğu mahrumiyette yaşam sürdürmeye çalışmaktır. Bu yoksunluktan kurtuluş, varlığı bolluklarla donatan Tanrı düzeniyle uyuma gelmektir. İbrahim’e ve her inanlıya ilişkin tanrısal tasarı hiçbir durumda değiştirilemez. İnanlı kendini maddesel bolluklar diyarı, yalancı tanrılar mekanı Mısır’da yaşamaya zorunlayabilir. Özgür istemi bunu seçebilir ve dilediklerini elde edebilir. Ne var ki bu onu kararsızlık sarsıntısına iter; Tanrı isteklerini, buyruklarını bedensel duygularıyla karmakarışık eder. Tanrısal yöntemi seçemez duruma düşer. İbrahim’i ve her inanlıyı çeken toprak vaat ülkesi, ruhsal refah ve dinginliktir: Cennete açılan yol.

İbrahim’in KENAN’a dönüşü yolculuğunun en parlak aşamasıydı. Yeni baştan dikilen sunaklar bunun tanıklığını etmekte. YAHWEH YIRE’de doruklanan sunaklar dizisi imanın kesin yengisini belgeler (bkz. Yaratılış 22:14). YAHWEH parlak vaatlerini antla yineliyor. Ara sıra aksayan, am en sonunda vaat ülkesi refah-dinginlik yeri KENAN’da ger-çekleşen parlak iman yolculuğu. Tüm vaatlerin ve uygulama-ların kendisinde saklı bulunduğu YAHWEH’nin sesini her inanlı duysun: “Bu nedenle RAB şöyle buyruyor: ‘Eğer dönersen seni geri getiririm ve önümde durursun. Değerli olanı bayağıdan ayırt edersen, sözcüm olursun. Onlar sana dönecekler; ama sen onlara dönmemelisin'” (Yeremya 15:19).

Eski Antlaşma’da bu örnek insanın yaşam destanı herkesi iman yolculuğunun bütünlenişi ile yüzyüze getirir. “Önceden yazılan her söz bizi eğitmek için yazıldı. Öyle ki, Kutsal Yazı’nın sağladığı katlanış ve yüreklilikle umudumuz olsun” (Romalılar 15:4). Hangi dönemde olursa olsun, Mesih inanlısının yaşamı bundan ayrımlı değildir. İbrahim atamız ve kardeşimiz.. O Mesih’in gününü görerek sevinç duydu. Bu yüzden örnek iman atamız olarak tanrısal tarihte yerini buldu. Tanrı YAHWEH kesinlikle güvenebileceğimiz sevgi ve kayra kaynağıdır.

İman yolculuğunu UR’da başlatıp KENAN ülkesinde olgunluğa ileten İbrahim’in önderi, rehberi, esinleyeni RAB’tir. “İbrahim Mesih’in gününü görmenin umuduyla kıvanç buldu. Ve görüp sevindi” (Yuhanna 8:56). Kurtarıcı-yönetici İsa Mesih’in desteği tanınmaksızın iman yolculuğunda ne kıvanç ne de amaç gerçekleşebilir. “Bu Mesih Tanrı’ca bizler için bilgelik kılındı: Doğruluğumuz, kutsanışımız, kurtuluşumuz O’dur. Tıpkı Kutsal Söz’de yazıldığı gibi, ‘Övünen Rab’le övünsün!'”  (l Korintoslular 1:30,31).

Öte yandan Rab’bin kurtuluş gönencini tatmamış olan insan günahın engebeli-molozlu yolculuğuna rest çeksin! Mesih’in kendi kanıyla çizdiği esenlik çığırının iman yolcusu olsun. “Tadın ve görün; RAB ne iyidir. Ne mutludur O’na sığınan!” (Mezmur 34:8).

“Bu Oğul görünmeyen Tanrı’nın benzeri, tüm yaratılışın ilk-doğanıdır. Çünkü göklerde ve yerde, göze görünen ve görünmeyen her şey Mesih’te yaratıldı: Tahtlar, egemenlikler, başkanlıklar, yetkiler, her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratıldı. O her şeyden öncedir ve her şey O’nda birbirine bağlı durmaktadır. Bedenin —kilise topluğunun— başıdır. Her şeyin başlangıcıdır, ölüler arasından ilk-doğandır. Öyle ki, her şeyin en önde bulunanı O olsun. Çünkü tüm tanrısal doluluk O’nda konut kurmaktan hoşnut oldu. Tanrı O’nun aracılığıyla her şeyi kendisiyle barıştırdı. Barış Mesih’in çarmıhta akan kanı aracılığıyla sağlandı. Tanrı yerdekileri de, göktekileri de O’nun aracılıyla barıştırdı. Bir vakitler düşüncenizdeki kötü işlerin etkisiyle dışarıda kalmış kişiler ve düşmanlar olan sizleri şimdi kendi insan bedeninde ölüm yoluyla barıştırdı. Sizleri kutsal, suçsuz, kınanmasız durumda kendi katına eriştirmeyi amaçladı” (Koloseliler 1:15-22).

Thomas Cosmades

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir