Düz Mahalle, Belediye Tiyatro Karşısı
+90 (535) 607 41 99

Tanrı’nın Adı Daima Ağzımda mı?

Tanrı'nın Adı Daima Ağzımda mı?

ALLAH’IN ADI DAİMA AĞIZDA MI?

(Mısır’dan Çıkış 20:7; Çölde Sayım 24:10-16)

Öz niteliği ‘kutsallık’ olan Tanrı, kişiliğini belirten adın (YAHWEH) giderayak kullanılmamasıyla ilgili kesin ve belirgin bir buyruğu On Emri’nde tüm halka duyurdu. “Tanrın RAB’bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır” (Mısır’dan Çıkış 20:7). Halk bu kurala bağlı kalmayı titizlikle akılda tutardı. Hem de bugüne dek Yahudi insan YAHWEH adını hiç mi hiç kullanmaz. Olmaya ki diye düşünür, gafil bir anda Tanrı’nın kutsal adını dalgınlıkla ağzıma alarak günahlı olurum. Saygıyla bileşimli korku Yahudi’nin dilini bağlardı. Buna ilişkin ceza taşlanmaktı. İsraillililer o Ad yerine Adonay’ı kullanırdı: Efendi. İsa Mesih şunu buyurur: “Sözünüz kesenkes ‘Evet’ ve kesenkes ‘Hayır’ olsun. Bunlardan ötesi kötü olandandır” (Matta 5:37).

Halk Musa yönetiminde çölde dolaşmaktaydı. Bu dönem çeşitli görgülerle dolu külfetli bir süreydi. İsrailli bir kadınla Mısırlı babadan doğmuş biri çatışma sırasında o kutsal Ad’a söverek bir lânet sözü savurdu. Bu genci yakaladıkları gibi Musa’ya getirdiler. Musa’yla halk RAB’bin buyruğunu beklemek üzere adamı tutukladılar. RAB Musa’ya buyurdu: “Onu ordugâhın dışına çıkar. Ettiği lâneti duyan herkes elini adamın başına koysun ve bütün topluluk onu taşlasın” (Levililer 24:14). Tanrı’nın buyruğu kaş kırpmadan uygulandı.

Öteden bu yana günahla bulaşık ademoğulları arasında, Allah’ın insanüstü kutsal ve korkutucu adı bol keseden gelişigüzel kullanılan, her uğraşta savrulan bir kelimeye dönüşmüştür; her soydan her boydan kişiler arasında. Ne yazık ki, Türk insan bu yasa çiğneyiciliğin ön sırasında geliyor. Bu kayıtsızlıktan çok rahatsız olan bir arkadaş şu üzücü listeyi düzenlemiş, her yana iletilsin diye yayınlamış. Bunlara eklenebilecek başka kullanımlar da bulunur herhalde: Çocuk doğunca: Allah nazardan saklasın, İşe başlamadan önce: İnşallah, İşe başlarken: Bismillah, Şaşırırsak: Allahallah, Kendimize güvenirsek: Evelallah, Azmedersek: Alimallah, İşten vazgeçersek: Eyvallah, Sonuna kadar gitmek istersek: Ya Allah, Canımızı sıkarlarsa: Fesuphanallah, İki arada bir derede kalınca: Maazallah, Bir işten ya da kişiden usanırsak: İllallah, İşe coşku ve heyecanla sarılınca: Allah, Allah, Allah, İşi başarıyla bitirince: Maaşallah, Bir terslik olursa: Hay Allah, İnandırmak istersek: Vallah billah, Gitmesini istersek: Yallah, Her işin başı: Allah hayırlı etsin, Her şeyin sonu: Allah mağfiret eylesin!

Bir istatistik ilgilisi birçok kişiye sormuş: Ara vermeden ‘vallahi’ sözünü neden kullanır durursun? Aldığı yanıtlar yürek acıtıcı sıradan: O anda başka bir söz düşünemediğimden. Konuşurken duraksamalarımı böylece kaplayabiliyorum. Bunu kullandığımda sözüm daha ikna edici oluyor. Bu adı uğurlu sayıyorum da ondan. Allah’ı davama katmaktan daha güvenlikli ne var ki? Ne yapabilirim, alışkı olmuş. İşte bu sıradan tekerlemeler sürüp gidiyor. Tümü de komik. Bu huydan nasıl kurtulabilirim diye ilgilenen yok. Kuşkusuz sorulabilir: Bu insanların Tanrı kavramı böylesi batılcı ve safsatalı mı? Usavurmaksızın niçin Tanrı’nın adına sığınmaktalar? Annem adına, babam, amcam adına, eşim adına ant içiyorum diyene hiç rastlanamıyor. Acaba neden? Düşünülmesi gerekir. Buna karşı Allah’ın adı bir tesbih gibi ver gelsin bol keseden her ilişkide, her konuşmada temel kullanım. Hiç kimse kafasını yormuyor. Huy canın altında demişler. Herşey eski tas eski hamam. Hiç düşünülüyor mu, bu adı her kullanışımda ateşle oynuyorum, varlığımı-sonsuzumu art arda baltalıyorum diye? Başıma iş açacak yargının yolunu düzüyorum. Ön sırada hep yinelenen‘vallahi’ sözü ve Allah’ın kutsal adını içeren bütün kullanımlar Tanrı yetkisine karşı birer çıkıştır. Yığın yığın ant savuran kendi başına yargı alevleri biriktirmekte.

İsa Mesih’in inanlılarına aydınlatıcı sözleri üzerinde durmak sağduyulu davranıştır. “Sizler yeryüzünün tuzusunuz. Ama eğer tuz tuzluluğunu yitirirse, bir daha ne ile ona tuz tadı verilebilir? Artık sokağa atılıp ayaklar altında çiğnenmekten başka hiçbir işe yaramaz. Sizler dünyanın ışığısınız. Dağ üstünde duran kent gizlenemez. Ne de bir ışık yakıp onu tahıl ölçeği altına koyarlar. Bunun yerine ışığı şamdana yerleştirirler; böylece evdekilerin hepsini aydınlatır. Işığınız insanların önünde öyle parlasın ki, sağlıklı işlerinizi görsünler ve göklerde bulunan Babanız’ı yüceltsinler…Eğer sağ gözün seni suç işlemeye sürüklüyorsa, onu çıkar ve kendinden at! Çünkü senin için bedeninin parçalarından birinin yok olması, tüm bedenin cehenneme atılmasından daha ıyidir. Eğer sağ elin seni suç işlemeye sürüklüyorsa, onu kes ve kendinden at! Çünkü senin için bedeninin parçalarından birinin yok olması tüm bedeninin cehenneme atılmasından daha iyidir” (Matta 5:13-16,29-30). Bu korkutucu uyarıya şu anımsatma da eklenebilir: Eğer dilin seni suç işlemeye sürüklüyorsa, onu kes ve kendinden at! Çünkü senin için bedeninin parçalarından birinin yok olması tüm bedeninin cehenneme atılmasından daha iyidir.

Sevgili arkadaş, sen de bu çirkin alışkının tutsakları arasında bulunabilirsin. Ant sorununu ışığa çıkaran kurtarıcı İsa Mesih’in sözüne, uyarısına kulak ver. O seni de her günahtan arıtabilir. Bu arada Tanrı’nın kutsal adını boş yere kullanmaktan kurtarır, onu sadece tapınışta kullanmanı etkileyebilir. Bu özgürlüğü aramaz mısın?

Thomas Cosmades

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir